Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

180 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“3 asır önce, tam olarak 1766 yılında yazılmış bir eserde ne bulabilirim acaba?” diye korkuyla açtım kitabın kapağını. Beklentimden çok daha başarılı ve eğlenceli bulduğum bir okuma deneyimi oldu. Anglikan kilisesine bağlı bir papaz ve ailesinin çevresinde geçen olayları konu alıyor roman. 6 çocuğu ve karısı ile birlikte küçük bir köyde papazlık yapan mutlu bir adam Charles Primrose. Birikimlerini kaybetmesine rağmen az maaşı ile geçinmeyi başaran, çevresi tarafından sevilip sayılan, sevgi dolu bir aile babası. İki güzel kızının artık erkeklerin dikkatini çekmeye başladığı günlerde başlıyor hikaye ve bu güzel aile peşi sıra beklenmedik heyecanlı olayların içine sürükleniyor. İlk bakışta romantik edebiyata aitmiş gibi görünse de içerdiği hiciv, felsefi tartışmalar ve şiirlerle özgün bir eser Wakefield Papazı. Oliver Goldsmith’in kıvrak zekası eserin tümünde belli. İlk kısım, yani ailenin yeni bir köye yerleşmesi ve kızlarına iyi kısmet bulabilmek amacıyla şehir sosyetesine kendini beğendirme çabaları, dönemin İngiliz köy-kent yaşamları arasındaki farkı ortaya sermesi ve bol mizahı ile oldukça sürükleyici. Olayların biraz daha dramatik hal aldığı ve ailenin türlü olumsuzluklarla karşılaştığı ikinci kısım, döneminin ilerisinde açık görüşlülüğe sahip papazın kendi inancı ve duyguları ile hesaplaşmasını aktaran felsefi sohbetlerle ilgi çekici. Son kısım, özellikle son 20 sayfa ise romanın bütününden çok daha hızlı bir tempoda, peşi sıra mutlu tesadüflerle, bir romantik film tadında ilerliyor. Goldsmith’in papazı o kadar ileri görüşlü ki, romanın tarihinin 1766 olduğunu hayal etmekte zorlanıyoruz. İnsani duruşu ve samimi inancı ile papaz Primrose etkileyici bir karakter. Goldsmith felsefi tartışmalarını bu papazın üzerinden paylaşıyor okuyucusuyla. İngiliz sosyetesinin kendini beğenmişliği ve servete göre şekillenen değer yargıları ile, kızlarını sosyeteye sokabilmek için olduğundan farklı görünmeye çalışan karısı üzerinden dalga geçiyor Primrose. Evden kaçan ama sevgilisi tarafından terk edildikten sonra geri dönen ahlaksız kızına, dönemin ahlak kurallarını umursamadan, İncil’den referansla, büyük şefkat gösteriyor. Hapishaneye düştüğünde ise zorluklara rağmen bir kişiyi bile olsa doğru yola döndürmek için harcadığı çabalarla ve affediliciğiyle hakiki inancın ve doğruluğun sembolü oluyor. Romanı önemli kılan bir diğer nokta da bir köy romanı olması. Dönemin diğer romanlarının aksine köy hayatını yüceltiyor Goldsmith. Anlıyoruz ki yazarımız da, köy hayatının saflığı ve doğallığını şehir hayatının kurallı ve iki yüzlü yaşantısına tercih ediyor. İngiliz edebiyatını severim; ama bu kadar eski tarihli bir eseri böyle severek okuyabileceğimi hiç düşünmezdim. Benim için keyifli bir okuma deneyimi oldu. Goldsmith’in romanın son kısmını, kira borcunu ödeyebilmek için aceleye getirdiği söylense de, o son 20 sayfadaki olaylar karmaşasını beni hiç de rahatsız etmedi; tersine sanki tiyatroda keyifli bir oyun izliyormuşum hissine kapıldım. İlgi duyarsanız, tavsiye ederim.
Wakefield Papazı
Wakefield PapazıOliver Goldsmith · Milli Eğitim Bakanlığı · 194621 okunma
·
160 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.