BİR ÖĞRETMENİN HATIRALARINDAN....
Meslek hayatım boyunca sadece kendi çocuklarımla değil, okuldaki öğrencilerimle de ilgili birisiydim ve oldum olası öğrencilerimi çok severdim. Zira biliyordum ki başarılı bir öğretmenlik için yoğun bir gayret, sınırsız fedakârlık ama bunların da ötesinde "aşk" gerekiyordu.
Eğer öğrencilerinize ve mesleğinize âşık değilseniz, emin olun ki anasının avutamadığı, babasının büyütemediği yüzlerce çocuğu, günde ortalama altı-yedi saatten sekiz ay boyunca çekemezsiniz. Zaten öğretmenin çalışma saatlerini masa başı memurlarla kıyaslayanların hep göz ardı ede geldikleri nokta da burası olmalıydı.
Siz, evine iş götüren kaç meslek gurubu tanıyorsunuz? Siz hiç dersini anlatırken kendisine çay-kahve servisi yapılan, ya da bir taraftan işini yaparken bir taraftan bilgisayarda oyun oynayan, ya da öğrencilerine “yoğunum bugün git yarın gel” diyen bir öğretmen gördünüz mü?
İddia ile söylüyorum ki, iki insan arasındaki bu girift ilişki örneğini öğretmenlik dışında hiçbir meslekte görme şansınız yoktur. Belki de öğretmenliği zor olmanın da ötesinde kutsal kılan şey de bu durum olmalıdır...