Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

310 syf.
5/10 puan verdi
·
15 günde okudu
Kitle Katliamları İncelemesi
Öncelikle konusu sebebiyle iç açıcı bir kitap olduğunu söyleyemem. Kitap boyunca gerçekleşen katliamları, soykırımları okumak, bir katilin aklının içinden geçenleri analiz etmek okuru bunaltıyor, bir an evvel bitse şu kitap dediğiniz de oluyor. Okuma boyunca en az iki kez yarım bırakmaya niyetlendiysem de sonuna kadar gitmeye karar verdim. Bu durum kitabın zor anlaşılmasından değil (kitap çok basit bir dille yazılmış, okuması kolay) yukarıda da belirttiğim gibi kitabın işlediği konudan kaynaklandı. Ancak insanoğlunun karanlık tarafını görmek için bu tür kitaplar okumak gerekiyor. Okudukça insanları anlamak yerine belki de onlardan korkulması gerektiğini düşünüyorsunuz. Hollandalı sosyoloji profesörü
Abram de Swaan
Abram de Swaan
tarafından yazılan Kitle Katliamları, meydana gelen soykırım ya da katliamların sebeplerini araştırıyor. Bu bağlamda yazar ilk olarak normal bir bireyken bir katile dönüştüren etkilere değinmiş. Zira
Abram de Swaan
Abram de Swaan
’ın belirttiğine göre soykırıma ya da katliama katılan bireylerin tamamı psikopat değiller, sıradan insanlar. Yazar kitabın sonlarına doğru yaptığı açıklamada 2.Dünya Savaşı sırasında yaşayan bir Alman özelinde bu duruma şöyle açıklama getiriyor: “…düzenli olarak kiliseye giden, Yahudi karşıtı Lutherciler ya da Katolikler gibi otoriter ve duygusuz aile fertleri tarafından yetiştirilmiş, 1.Dünya Savaşındaki siperlerden, hardal gazından kurtulmuş, Weimar Cumhuriyetinin yüksek enflasyon ve siyasi kaosu süresince yaşamış, Büyük Buhran sonucunda işlerimizi ya da dükkanlarımızı kaybetmiş, Nazi tiranlığının en adi ırkçı propagandasının daimi bombardımanına uyum sağlamak zorunda kalmış, kendimizi Doğu Cephesindeki tamamen yıkıcı mücadelenin içinde bulmuş olsaydık ve bu durum hayatımızın akışı haline gelmiş olsaydı ever belki o zaman bazılarımız, soykırım katillerine dönüşmüş olabilirdik” S.307 “Potansiyel olarak herkes birer soykırım suçlusudur fakat herkes sadece bu potansiyeli gösterebileceği bir durum içinde bulunmamıştır.” S.54
Abram de Swaan
Abram de Swaan
bir soykırımcı ya da katliamcının analizini aşağıdaki şekilde yapmış: • Empati eksikliği. • Cezalandırılma korkusu olmaması • Otoriteye koşulsuz itaat (Bu kısımda bu tür kitapların olmazsa olmazı Milgram Deneyine değinilmiş). • Hedef topluma karşı yapılan propaganda (bu kısımda devletin etkisi ön plana çıkmakta). • Özdeşleşmeme problemi. Yazar özellikle özdeşleşmeme üzerine analizler yapmış. Peki nedir bu özdeşleşmeme? Yazar bu kısma 2 bölüm ayırsa da en net açıklama 72. Sayfada: “…özdeşleşme mekanizması, benzerlik ya da yakınlık hissine zemin hazırlar, reddetme ve yansıtma da farklılık ve mesafe hissine, yani “özdeşleşmeme” hissine yol açar. Özdeşleşmeme, kişinin kendisinden olanı idealleştirmesini, kendi çevresindeki “kabul edilemez” özelliklerin reddedilmesini ve bu tür özelliklerin “diğerlerine” yansıtılmasını gerektirir; bu yüzden bu kişilerden kaçınılmalı ya da bu kişiler dışlanmalıdır, uzaklaştırılmalıdır ya da öldürülmelidir.” Bu tür bir özdeşleşmeme durumu empati eksikliğine sebep olup, hedef kitleleri yok edilmesi gereken bir mikrop gibi görünmesine neden olur. Bir soykırımcı için hedef kitleyi öldürmek de yetmez, öldürmeden önce aşağılamak ve acı çektirmek de gerekir.
Abram de Swaan
Abram de Swaan
’a göre elbette bireyler suçludur ancak bireylerden önce devletler suçludur bu tür kitle imhalarında. “Devletler modern dünyada insanlığın en büyük katilleridir” S.72 “…her kitle imhasının arkasında bir devlet bulunur.” S.146 Devlet’in bu tür imhalarda en büyük silahı propagandadır. Hedef alınan kitle tiksindirilmeye ve nefret edilemeye teşvik edilir. Perde arkasından bu hedef kitleye karşı yapılacak her eylemin mazur görüleceği mesajını verir. Yani çoğunluğu cesaretlendirir. Komünist Çin gibi örneklerde ise devlet katında yükselmenin tek yolu bu tür katliamlara dahil olmaktır. Vicdani ret durumunda ise kendinizi hedef alınan kitlenin içinde bulma olasılığı çok yüksektir. Yazar diğer taraftan bir soykırımcının güdüsünün ne olduğunu bulmaya çalışmakta. Nedir bu güdü? Nefret mi yoksa korku mu?
Abram de Swaan
Abram de Swaan
161. Sayfada şu şekilde cevaplıyor bu soruyu: “Korku nefrete nazaran düşmana karşı saldırıyı meşrulaştırır ve böylece düşman bir kurban yerine bir tehlike olarak görülür.” Yani hedef kitlenin şeytanlaştırılması söz konusu. Korku her zaman nefrette göre daha tetikleyici bir duygudur. Bir devlet ya da otorite insanın içindeki korkuyu alevlendirirse o kitleyi istediği şekilde idare edebilir. Kitapta tarihte meydana gelmiş olan soykırımlara da değinilmiş. Özellikle en yakın geçmişte olmasında sebep Ruandadaki Tutsi Soykırımına uzun bir bölüm ayrılmış. Bunun dışında soykırımları 4 ana gruba bölmüş yazar. • Fatihlerin Cinneti (Örnek: Japonların Nanking’de yaptığı Çinli imhası) • Terör Egemenliği (Örnek: SSCB ve Komünist Çin yönetimleri tarafından gerçekleştirilen kollektifleşme programı sırasında insanların açlıktan kırılması) • Kaybedenlerin Zaferi (Örnek: 2.Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi Holokost’u) • Kalabalığın Öfkesi (Örnek: 2.Dünya Savaşı sonrası Polonya ve Çekya’da yaşayan Almanların yok edilmesi, sürülmesi) Kaybedenlerin Zaferi kısmında maalesef Ermeni Techirinden de bahsedilmekte. Ve yine maalesef çoğu Batılı akademisyen gibi objektifliği yakalayamamıştır
Abram de Swaan
Abram de Swaan
. Çok az kaynak gösterip çok büyük suçlamalarda bulunmuştur. Olaya tek yönlü yaklaşmış, bütünlüğe erişememiş bu konuda. Bunlar dışında birçok katliama, soykırıma (bazılarını ilk kez duydum) değinilse de mesela Amerika’daki Kızılderili soykırımına ya da İskandinavya’daki Sami kırımına hiç değinilmemiş. Dediğim gibi yazar objektif değil ve bu eksiklik bir bilim adamı için büyük bir eksik.
Kitle Katliamları Cinai Bölmeler
Kitle Katliamları Cinai BölmelerAbram de Swaan · Ayrıntı Yayınları · 201917 okunma
·
230 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.