Gönderi

Duygularımı kaybetmekten o kadar çok korkmuştum ki... Kendimi kaybetmekten... Sonra o beliriverdi. Ben bir seslendim, o da ses verdi bana. Sesine doğru çekildim. Tanıdıktı, sevdikti, güzeldi, iyiydi. Bir kuyunun dibinde oturuyordu, tek kişilik yer vardı. Asla bilemeyeceğim çok fazla duygunun derinliğindeydi. Nefesini tutmuş, hayatı kendi haline bırakmıştı. Ben oralara inemedim. İnilmiyor çünkü... Orası tek kişilik. Kendi nefesimin yettiği kadar gidebildim ona. Parmak uçlarımız değdi birbirine, eminim. Hatta öyle anlar oldu el ele bile tutuştuk biz onunla, biliyorum. Konuşamadıklarıyla taşlaşan nasırlarına dokundum ben onun. Kucağında taşıdıklarını ayırdık, sarmaladık beraber. O ağladı, ben onun ağlayışına ağladım o bilmeden. Tam da o anları aşka yakıştırdım işte ben... Öyle ağırdı ki "Yaslan n'olur," dedim, yaslanmadı bile. Ağırlığını hiç yüklemedi bana. Üzerine yığılmış onca şeyin ortasında nasıl çiçek açtırdı ruhuma? Bahar oldum ben onun kuyusunun yamacında. "Yok canınla" denir ya, yok canıyla can oldu bana. Onca kaybın ardından, kendini tüm güzelliğiyle saklamış olan sen... Dar yollarına inat, nasır nasır hâlâ bir canım kalp olan sen... Hayatla bozuşmuş olsan da kaybolan sokak kedisini arayan sen... Kuyunun dibinde oturuyorsun. Işık ışık kıyılarındayım ben de... Sen seslenmezsin ya, benim bir kulağım sende.
·
26 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.