"...
Liberal iktisat politikalarını dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş ölçüde abartarak, kusursuz bir plansızlık ve yağmacılıkla kamusal olan her varlığı kökünden söküp yerli ve yabancı menfaat gruplarına peşkeş çekerek uygulamanın yol açtığı, ifadesini et süt yumurta, kavun karpuz yeşil erik, domates patlıcan biber fiyatlarında bulan ekonomik sıkıntı nasıl olsa geçer.
Dünya Bankası’na başvururlar, IMF’ye program yaptırırlar, böylece yurttaşın belini sıkan kemeri bu kez boğazına dolayıp sıkarlar fakat kimse açlıktan ölmez. Geçmişte de bunu yaptılar, kimse ölmedi. Belki Londra bankerlerinden “temiz para” bulurlar, başta uyuşturucu parası olmak üzere her türlü kara paranın bir kısmını yeni helal burjuvazilerine ve ayak takımına yedirmeyip gıda maddesi ithalatına harcarlar. Ya da halk başının çaresine bakar, şehirli evinin balkonunda sebze yetiştirir, apartman avlusunda, parklarda bahçelerde inek ve tavuk besler, köylü köyüne, toprağına döner. Kimse açlıktan ölmez. Ev sahipleri ve kiracılar sonsuza kadar birbirlerini boğazlamazlar, günün birinde mutlaka uzlaşır ve makul bir bedel üzerinde anlaşırlar.
Özetle, ekonomik sıkıntı geçicidir, yapısal değil konjonktüreldir; hırsızlık, yağmacılık ve aşırı israftan, kibarca ifade etmek gerekirse plansızlık ve bölüşümde adaletsizlikten kaynaklanmaktadır. Geçim sıkıntısı kapitalizmin ya da onun dönemsel krizlerinin vs değil, Devlet’i ele geçiren partinin halkı insafsızca soymasının sonucudur..."