Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
Anlatılanlara bakışım, anlayışım.
Ebeveynlerinin sözünü dinlemeyen ve yaramazlıkları dizginlenemeyen bir çocuğun psikoloğa götürülmesi ile başlıyor her şey. Kitabı çocuk edebiyatı nazarıyla incelemek istemedim çünkü daha geniş bir bakış lazım idi. Sadece bir çocuğun hayatı anlatıldığı için çocuk edebiyatı kategorisinde değerlendirilmesini de uygun bulmuyorum. Bu yüzden kitabın mesajı, konusu, türü ve üslûbu hakkında inceleme yazma gereği duymadım. Çocuk kitaplarını çocuk nazarıyla incelemek uygundur zira. İncelerken en önemli kriter çocuk dünyasıdır. Ben bir yetişkin gözüyle baktım ve böyle incelemek istedim. Burada belirtilenler tamamen kişisel görüşlerim olup kimsenin düşüncesine saygısızlık etmek söz konusu değildir. * Psikolog bir tek seansta çocuğu başka bir ülkeye göndermeye nasıl karar verebildi? Üstelik bir konuşma ile çocuğun iç dünyasını bu kadar çabuk görebilmesi mümkün değil iken bu karara nasıl vardı? Nasıl bir ikna kabiliyeti ise artık, ebeveynleri bir konuşma ile çocuğunu yurt dışına göndermeyi kabul ediyor. Hem de nereye gideceği kura ile belirlenecek bir ülke... Bu kadar çabuk ikna olmaları bir yana, bu çocuk kendi ülkesinde, kendi evinde öğrenemediklerini millerce uzak bir yerde öğrenecek öyle mi? Tek başına, çocuk yaşta, henüz bulamadığı kimliğiyle ve yaramazlıklarıyla...Tam bir ütopya. Bu çocuğun sorunu yaramazlıklarıyla kendini fark ettirme ihtiyacıdır. Çevresine karşı duyarlı olması istenen bir çocuğun yakın çevresinden uzaklaştırılması ne kadar doğru bir karar, bilemedim. Onların yani elindekilerinin kıymetini bilmeyen bir çocuk sadece kaybederek mi öğrenecek? Gerçekten mi, bu kadar basit mi? O zaman alın elinden her şeyi, ne lüzumu var başka bir ülkeye gitmesinin? Yakın çevresine duyarlı olmayan bir çocuğun bambaşka bir kültüre uyum sağlamasını beklemek geniş bir hayal gücü gerektirir. Onca tedavi yöntemi varken bu yolun seçilmesi kitabın otomatik ve özlü sözlerden ibaret bir işleyişten öteye gidememesine sebep olmuştur. Kitap boyunca dümdüz bir anlatım vardır ki felsefesi dahi yeterince işlenememiştir. Ben olması gerekenden farklı bir anlam çıkarmış olabilirim fakat bu durum, anlatılmak istenenlerin açıkça anlatılamadığını da gösterir. Okuya okuya alıştığımız aforizmalara yer vermesi dışında kayda değer bir yanı yoktu. Bir de kabile hayatı anlatılıyor, onun da ne kadar doğru anlatıldığından emin değilim. * Deniz'in sanki hiçbir değer yargısı, değerler sistemi yokmuş gibi gösterilmesi "zeki olduğu" algısıyla çelişmektedir. Bu çocuğun yetiştiği bir kültür var, bu kültürün taşıdığı değerler var. Bunları nasıl bu kadar kolay itebilir? Bu kadar zeki olan bir çocuk, karşılaştığı durumları sorgulamadan kabul ederken nasıl saygı duymuş olabilir? Olsa olsa mecburiyettir çünkü bulunduğu yerde kabul görmesi gerekmektedir. Bunu "ruha saygı duymak" şeklinde ifade etmek de doğru değildir. Çocuğun kabile kültürüne saygı duyması istenirken ve kabile hayatının gereklerini yerine getirmesi telkin edilirken tüm varlığıyla değişmesi bekleniyor çünkü. Madem mesele saygı idi, o hâlde çocuğu kıyafetleri ile dışlamayacak kadar saygılı olmaları gerekirdi. Çocuğun farklılıklara saygı duyacağım derken özsaygıdan uzaklaşması söz konusudur. Kendini kabul ettirmek için onlar gibi olması mecburidir, böyle anlatılır: "Herkesle eşit olmak gibi bir şansın olsaydı yine de farklı olmayı mı tercih ederdin?" Eşitlik ve benzerlik aynı anlama gelmiyorken sorulması gereken bu değildi. Birbirinden farklı olsalar da, farklı giyinip düşünseler de herkes eşit haklara sahiptir. Bu haklara ulaşamıyor olsalar da böyle bir hakka sahiptirler. Ölüme terk edilse, öldürülse bile yaşamak herkesin hakkıdır mesela. İstediği şekilde giyindiği için farklı addedilen ve buna göre muamele gören birinden saygı beklemek doğru mudur? Kabile hayatının görüşlerini yadırgadığım için değil, inandıkları değerlerin yazar tarafından böyle bir örnekle anlatılmasına anlam veremedim. Çocuk, onların kıyafetlerini saygı duyduğu için giyseydi tepki göstermezdim fakat kabiledekiler aynı giyindiği için birbirleriyle mutlu mesut geçiniyormuş gibi gösterilmiş ve çocuk da onların arasına katılabilmek için bu kıyafetleri giymeyi tercih etmiştir. Her ne kadar ruha saygı duyduğu için olduğunu belirtse de bu düşünceye nasıl vardığı bellidir: onlar gibi olmazsa onlarla birlikte mutlu olamaz. Bu, ailenin içindeki bir çocuğun farklı olduğu için hor görülmesi ile eş değerdir. * Kendini kanıtlama ihtiyacı, kabul görme isteğine değinilmiştir. Çocukların temel ihtiyaçlarından biri olan benimsenmek, ailesinden uzak olan ve yalnız başına bir kültüre uyum sağlamaya çalışan çocuğun dünyasında nasıl anlatılmış? Aslında çocuğun düşüncelerine pek yer verilmemiş kitap boyunca. Çocuk gördüğünü anlatmış, çocuktaki izlenimler ve duygular dahi yeterince aktarılmamıştır. Ne derlerse ona uyan bir tavırla hareket etmiştir. Bunun sonucunda dünyanın en duyarlı çocuğu olmuştur hatta(!) Çocuk gücünü kanıtlamadıkça kabile çocukları tarafından kabul görülmeyecektir. Güçten kasıt ise doğada ayakta kalabilmek, doğanın zorluklarına göğüs gerebilmektir. Bu kanıtlama zamanını ise çocuk belirleyemiyor, iradesi dışında gerçekleşecek bir güç gösterisinden ibarettir. Ansızın değil onların iradesiyle gelen bir zamanda kendini kanıtlama ihtiyacı karşılanacak ve bu zaman için de çocuk bekleyecektir. Kendini onların güç algısına göre kanıtlamaya çalışması başlı başına bir sorun iken beklemek ne demek? Harekete geçmesi gerekir çocuğun, aksi takdirde kendini kanıtlama algısı sadece onların değer yargılarıyla ölçüldüğü için kendi potansiyelini göremeyecektir. Zayıf olanın dışlandığı bir sistem var. Güya doğaya hükmedemediği için zayıftır fakat mesele başka. Bu çocuk onlara göre güçsüzdür, onların güç anlayışına göre zayıftır. Elbette insanın hayatta kalabilmesi için güçlenmesi gerekir fakat zayıf olanı dışlamak nedir? Sırtınızı dönmektense yanında olup güçlenmesini sağlayabilirsiniz. Ona yalnız olacağı zamanları hatırlatmanız dahi güçlenmesi için yüreklendirir. Büsbütün ayırmak ve ondan uzaklaşmak neyi çözebilir? Deniz ve Musa'nın kendilerini kanıtlamadıkları için çocukların arasına dahil olamamaları birbirlerine kenetlenmelerini sağlamıştır. Demek oluyor ki güç sadece yalnızlıkta değil ve yalnızca hükmetmekten ibaret değil. Dostluğun ve sevginin gücü anlatılıyor fakat oldukça yanlış bir şekilde. Sanki kitapta belli başlı değerler için sonuç yazılmış, sonra bu sonuca göre olaylar anlatılmış ve bağlamdan kopuk, nedenlerle uyuşmayan bir sona varılmış. Doğru bir sonuca yanlış yollardan nasıl gidilir, tam olarak bu çelişkilerle dolu bir kitap. * Beyaz adam genellemesine de yer verilmiştir. Kabile halkının evine zarar veren beyaz adam ne kadar da duyarsızdır? Tüm bu şehirli ve beyaz adamlar doğaya nasıl da düşmandır? Ormanların, göğün, yeşilin kıymetini nasıl da bilmezler? Kabileler ise ormanları nasıl da korur, sahiplenir, sever, yüceltir? Yine bir kültürün idealize edildiği ve diğer kültürlerin yerildiği bir anlatım... Çocuk, bu kültürün içinde evlerini korumaya çalışan insanlara karşı duyarlı olması gerektiğini anlıyor. Nasıl bir anlayış? Sanki ağaçların keyfince kesildiğini zannettiği bir anlayış. Para için, sadece para için kesilirmiş o ağaçlar? Ne kadar ağaç o kadar para! Bu çocuk hiç mi düşünmez, herkes böyle değildir, diye. Hani çok zeki bir çocuktu bu. Doğru, zeki ama duyarsız bir çocuktu aynı zamanda. Düşünmemesi doğal. Evet, duyarsızdır bazı beyaz adamlar ve şehirliler. Hepsi öyle değildir ama. Çelişkiler ve genellemeler yumağı, bir düşüncenin etraflıca düşünülmediği ve anlatılamadığı tek taraflı anlayışın hüküm sürdüğü bir kitap. Keşke kabile hayatının özü daha güzel anlatılsaydı. Onların duyarlılığını bir başkasının duyarsızlığı ile kıyaslamak lüzumsuzdu. Onlar zaten doğayı kucaklayarak en güzel temsiliydi insanların. Onların kültürünü yüceltmek için bir başka kültürü bu derece yermek gerekmezdi. Şehir hayatının kolaylığı göz ardı edilmemeliydi. Her kültürün iyi ve kötü yanları vardır. Mesele bir tarafın en doğrusunu yaptığını savunmak mı? Bu mümkün değil. Her coğrafya kendi kültürünü taşır, bunun için başka kültürlerden üstün olduğunu iddia etmesi doğru değildir. * Çağımızın çocukları kendilerini kanıtlamak için türlü çirkinliklere teşebbüs ediyorken veya kabul görmek için herkesle aynı olmayı arzuluyorken, çağın hastalıklarından biri de farklı olmaktan ve kendi olmaktan imtina etmek iken, zayıflıkları ve yoksullukları utanç sebebi sayılırken burada anlatılanların çocuğun gelişimine bir katkısı olur mu? Korkum o dur ki, çocuk kendini kanıtlamak için özünden uzaklaşabilir. Özün yeterince işlenmediği düşünülürse iz bırakacak bir kitap da değildir. Elbette herkesin anlayışı farklıdır. Kiminin dönüm noktası olabilir. Mümkün. Okutmasanız da olur, edebî zevk ve anlayışa bir katkısı olmayacağı gibi olaylar ve anlatılmak istenenler de yeterince aktarılamamıştır. Anlatılmak istenileni kendi anlayışımla değerlendirdim. Yanlış yorumlamış olabilirim de fakat yanlış yorumlanmaya açık olduğunu da düşünüyorum. Yazar burada eleştirdiğim ne varsa onlara bir eleştiri getirmiş olabilir fakat bunu pek doğru ve açık işlediğini düşünmüyorum. Nefes alın, kitapla kalın.
Göğü Yere İndirelim
Göğü Yere İndirelimÖzgür Balpınar · Timaş Genç Yayınları · 20161,452 okunma
115 görüntüleme
arşiv okurunun profil resmi
Korku kültüründe, "gücün" önemi vardır. Bu yüzden kadınları ve çocukları insan yerine koymuyoruz. Doğan Cüceloğlu böyle demiş bir konuşmasında. Kitapta emeği geçenleri, düşünmeye davet ediyorum.
arşiv okurunun profil resmi
Biraz ağır bir inceleme olmuş gibi görünüyor. Bir ara düzenlemeye çalışırım. Alt temaların derinliğinin açıklanmaması, örneklerin birbiriyle uyumsuzluğu ve neden sonuç ilişkisindeki çelişkiler beni düşündürüyor. Açıkçası incelemeyi düzenlesem bile kitabın okutulmasını tavsiye etmiyorum. Çocukların okuyabileceği nice kitap varken bu kitap düzenlemeye tâbi tutulmadan, eksikleri düzeltilmeden bir çocuğa uygun değil. Çocuk sadece maceradan maceraya koşan bir varlık değil. Amaç macera, farklılık, değişiklik ise çocuğun iç dünyasına da önem verilmeli. İnanın, orası dış dünyanın maceralarından daha zengin bir serüvene sahiptir. Mekan değişince çocuğun bambaşka birine dönüşeceğine inanmak gerçekten geniş bir hayal gücünün tezahürüdür. Yazara bir kastım yok, haddim de değil, tebrik de ederim cesareti için ancak bu cesaret kusurları görmezden gelmenin gerekçesi olamaz. Kitabın uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Pedagog, redaktör, dilbilim ve kültür uzmanları, çocuk edebiyatçıları dahi incelemeli bu kitabı. Zira incelendiğini düşünmüyorum, incelenmişse de "Bu nasıl incelemek?" Velev ki ben toy bir bakışla yorumladım. Toy bir aklı bu düşüncelere sevk eden bir kitabın mutlaka gözden geçirilmesi gerekir o hâlde. Kitabı okurken macera dolu bir seyahate çıkıp, yeni bir kültür tanıyıp, duyarlı bir insana dönüşmüş gibi hissetmedim. Ben bir çocuk aklına sahip olsam -ki mutlaka çocuk yanımız diridir- bu kitap beni üzerdi. Yetişkin olarak da hayal kırıklığına uğradım. Bu benimle alakalı bir durum, anlayış başkadır; zevk de başka başkadır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.