Gönderi

Nûrun kökeninde bulunan kahr ve muhabbet, nûrun zâtına eklenti değildir; zâtının gereği olarak tezâhür eder. Bu durum mücerret nûrlarda böyle olduğu gibi Nûru’l-Envâr’da da böyledir. 154 Nitekim kahrın ve muhabbetin asıl kaynağı da O’dur. Zira Nûru’lEnvâr kahhârdır. O’nun kahrı, diğer bütün varlıklara galebe çalması, onlara sonsuz nûrunun şiddeti ve işrâkinin kuvvetiyle hâkim olmasıdır. Herşey nûrunu, işrâkını, parlaklığını, yetkinliğini, gücünü ve kahrını O’ndan alır. O ise ancak kendi zâtına aşk ve şevk duyar. İlk âşık olan ve ilk aşık olunan (ma‘şûk) da O’dur. Çünkü O’nun kemâli apaçıktır (zâhir) ve varlıkların en güzeli (ecmel) ve en yetkinidir (ekmel).
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.