Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Çağdaş kadının bağımsızlık korkusu mu?
Mevcutta yaşanan tüm problemlerin kaynağının uygarlık olduğu artık su götürmez bir gerçek. Devlet-iktidar pratiğiyle ortadan kaldırılmaya ve biat edilmeye zorlanan ‘direngen toplum’, tarihi boyutuyla anlaşılmadığında yanılgıya düşmek oldukça kolay. Kadını köleleştiren, iradesini gasp etmeye çalışan ve kadının tüm yaratımlarını çalan erk-ek zihniyetinin gün yüzüne çıkarılması yeni bir durum değil. Kitaba ilişkin ilk eleştirim dönemsel ele alış şekli. Bu kitabın talihsizliği, belki de yazıldığı dönemden sonrasına hitap etmeyeceğinin önceden kestirilememesidir. Bugün ‘çağdaş’ kadın kölelerin yaşamlarında özgürlük ve bağımsızlık korkusu yaşıyor olması, göbekten bu kapitalist modernite sistemine bağlı olmasından kaynaklanmaktadır. Sistem içinde kendine yer açılmayan kadının, sistemi reddetmeyi özgürlük olarak görmemesi ve sistem içi özgürleşeceğine dair bir iddia ortaya atması çelişkili bir yaşama sürüklemektedir. 1981 yılında belki de dönemi için radikal bir çıkış yakalayan yazarın yazdıklarının üzerinden 42 yıl geçmiş. Bu süreçte ivme kazanan başta Kürt kadın hareketi, özünde bu meselenin tarihsel boyutunu derinlemesine irdelemiş ve tarihsel toplum perspektifiyle meselenin bu kitapta iddia edildiği gibi olmadığını ortaya koymuştur. Kitapta eleştirdiğim noktalardan biri de kapitalizmin beslediği bireycilik anlayışını öne çıkarmasıdır. Özne olma ile bireyciliğin arasındaki farkı ortaya koymak gerektiğine inanıyorum. Bugün liberal bir anlayışla ‘En değerli sensin’, ‘Zevkler ve renkler tartışılamaz’ gibi argümanlar, bireycilik tepsisinde önümüze sunularak özgürlük olarak lanse edilmektedir. Bu kitapta da bu yanlışa çoğunlukla düşmüş yazar. Kadını özne olmaktan çıkarıp bireyselliğin içine sığdırmaya çalışmış. Dönemine göre de kabul edilebilir bir şey değil elbette. Yaşamlarımızda özne olma iddiamız her daim direniş çizgimizdir. Ödün verilemez. Bir diğer eleştirim ise kitabın katı oryantalist fikirler barındırması. Batı(!) oryantalizm etkisiyle kendini ileri, çağdaş ve en iyi yerde konumlanmış olarak görmektedir. Doğu’yu(!) ise geri kalmış, çağdışı, ilkel olarak nitelemekte ve yürüttüğü politikalarla sömürmeye devam etmektedir. Temelde Batı’da yaşayan kadının sahte ‘özgürlük’ anlayışı ile direngen Ortadoğu halklarının ‘özgürlük’ anlayışı elbette ki bir değil, olamaz. Bu açıdan bu sahte özgürlük anlayışının kadını çıkmaza sürüklemesinde elbette ki oryantalizmin toplumsal karşılığının olmamasının da rolü var. Son olarak yazarın olayları çıkış noktasından ele almadığı, tarihsel bir çözümleme yapmadığı kanısındayım. Sorun doğru saptanmadan çözüm elde edilemez. Kadınların bağımsızlık korkusunu anne-baba ilişkilerine indirgemek hem eksik hem de çarpık bir düşüncenin doğmasına neden olmaktadır. 5 bin yıldır egemen olan bu erkek-devlet sisteminin kendini var edebilmesi, yalnızca kadınlığı istediği kalıpa yeniden üretmesiyle ilişkilidir. Dolayısıyla kadını aile içine hapseden, özne olmaktan uzaklaştıran, erkeğe köle olmaya mahkum eden ve bütün yaratımlarını çalan bu sistemi değil de onun küçük bir prototipi olan aileyi hedef almak, en hafif tabiriyle hakikati görememektir. Çok uzattım ancak, bugün her yerde büyümeye devam eden kadın mücadelesi çok net bir şekilde gösteriyor ki yaşam, kadının özne olması, erkek egemen sistemin dayatımlarının reddedilmesi ve doğayla bütünleşilmesiyle anlama kavuşabilir. Sahte özgürlük anlayışlarının mevcut sistemi yeniden üretmekten öteye bir misyonu yoktur. Kadın eksenli bir paradigmanın yaşamsallaştırılmasıyla ancak özgür bir yaşamın sahibi olabiliriz. Bunun için de en iyi başlangıç, bugün dünyanın her yerinden yükselen kadın direniş çığlıklarını duymaktır.
Sindrella Kompleksi
Sindrella KompleksiColette Dowling · Afrika Yayınları · 2020676 okunma
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.