Gönderi

Adam Hatayî'nin yayımlanmamış gazellerini araştırıp aynı adda makale yazmış. Bizim Edirneli Nazmî başını uzatmış. Nazmî edebiyat tarihimizin özgün kişiliklerinden biridir bana göre. Yazılı edebiyat geleneğinin çok ağır ölçüde İranîleştiği çağda, aruz kullandıysa da yalın ve duru Türkçe'yle yazdı. Yaşadığı dönem ve sonrasındaki divan gurularının, Nazmî'nin yazdıklarından hiç bahsetmedikleri bilinir. İhtimal odur ki tırı vırı şeyler olarak gördüler. Anadolu insanının anlaması mümkün olmayan ağdalı terkiplerle yaza yaza, Türkçe'nin dil varlığını ve bu dili konuşan "idrâksiz Türkleri" küçümsemeye başladılar herhalde. Nazmî'nin İran ve Mısır seferlerinden en az birine katıldığı kesin. Kılıç kuşanmış, şiir ve edebiyat tarihi üzerine kalem oynatmış, bolca seyahat etmiş. Çalgı çalıp ozanlık da yaptıysa hiç şaşırmayacağım. Aynı zamanda bir Kuloğlu. Yeniçeri çocuklarının künyelerine "Kuloğlu" yazıldığını biliyoruz. Ara ara serhatlardaki ihtiyar yeniçerilerin evlenmelerine müsade eden sultanlar olduğunu da. Hatayî'den bahis açacakken Nazmî spot ışıklarını kaptı. Şahın yayımlanmamış gazelleri konusuna Edirneli Nazmî'nin dahliyle ilgili kısımlar aşağıda. *** Bilindiği üzere Osmanlı tezkire yazarları arasında Şah İsmail’in şairliğinden bahsetme ayrıcalığına sahip olan Kafzade Faizî, geleneğe uygun biçimde Hatâyî’nin şiirlerinden örnek olarak şu iki beyti alıntılamıştır (Kayabaşı 1997: 37a /284): Ben ol bȃz-ı hümȃ-saydum bu ‘ȃlem merg-zȃrında Nice ‘ankȃ gibi yavrı uçurdum ȃşiyȃnumda(2) Ben ol cȃn-bȃz-ı ser-bȃzam felek farkındadur gâhum Nice Hallȃc-ı Mansûr’ı yürütdüm rîsmȃnumda Faizî’nin nereden alıntıladığını bilmediğimiz bu beyitler, Hatâyî Divanı’nın mevcut yazma nüshalarında yoktur. Fakat bu beyitleri içeren gazel, Edirneli Nazmî’nin mecmuasında “Hatâyî” mahlasıyla ve ufak tefek nüsha farklarıyla yer almaktadır (Köksal 2001: 4336. şiir): Ben ol şeh-bâz-ı kûhsâram baş eğmen kulle-i Kâf’a Nice ‘ankȃ gibi yavrı uçurdum ȃşiyȃnumda Ben ol cȃn-bȃz-ı ser-bȃzam felek farkındadur dârum Nice Hallȃc-ı Mansûr’ı yürütdüm rîsmȃnumda Şah İsmail’in öldüğü yıl (930/1524) eserini tamamlayan Edirneli Nazmî’nin Mecma‘u’n-Nezâir’ine aldığı Hatâyî mahlaslı on gazelden altısı günümüze ulaşan muteber Hatâyî Divanı yazmalarında bulunduğuna göre, M. F. Köksal’ın (2013: 179) da işaret ettiği üzere 16. yüzyılda Anadolu’da istinsah edilmiş bir Hatâyî Divanı nüshası olması gerekir. Ama bugüne kadar böyle bir nüshaya rastlanmamıştır. Onun için Hatâyî Divanı’nı neşredenler, Şah İsmail’e ait olup olmadığını tartışmadan bu şiiri alıntılamışlardır. Azizağa Memmedov bu gazelle ilgili olarak “Yavuz Sultan Selim’e Mektup adıyla şöhret olan bu şiir, Taşkent, P1 (Paris 1), P (Paris 2), B (Londra), V (Vatikan), ER (Erdebil) nüshalarında yoktur.” notunu düşmüştür (1966: 468, G.315). Mirza Resul İsmailzade ise “Bu şiir Yavuz Sultan Selim’e mektup adıyla meşhur olmuştur.” dipnotunu ilave etmiştir (2004: 288, G.311). Salih Hüseynî de İsmailzade ve Memmedov neşirlerindeki notları düşmekle yetinmemiş, bu beyitleri ihtiva eden gazelin makta beytinde geçen “el arkası yerde” deyimini Şah İsmail-Yavuz Selim mektuplaşması kurgusuna uygun biçimde ama yanlış yorumlamıştır. (2002: 307). Kafzade Faizî örneği, bu tür sorunların Osmanlı biyografi yazarlarıyla ilişkili olabileceği ihtimalini çağrıştırabilir. Lakin Safevi muhitlerinde yazılan biyografi kitaplarında verilen Hatâyî mahlaslı bazı şiirlerin de mevcut divan yazmalarında bulunmadığına dair bilgiye sahibiz. Safevi şahı I. Süleyman döneminde (1666–1694), Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye adlı eseri kaleme alan Şeyh Hüseyin, Şah İsmail hakkında; “O hazretin şiire yeteneği vardı. Hatâyî mahlasıyla Farsça ve Türkçe birçok şiir yazdı. O hazretin divanı, talipleri arasında meşhur ve yaygındır. Masum imamlar övgüsünde kaleme aldığı şu şiirler teberrüken buraya kaydedildi” dedikten sonra dört şiirinin metnini vermiştir (1343: 68-72). (2) Hayâlî Divanı’nda (ن (harfiyle biten gazeller kısmında 11. gazelin 4. beytidir (Tarlan 1945: 303). Bu beytin ikinci mısrası Hayâlî’nin başka bir gazelinde de -bir sözcük değişikliğiyle- yinelenmiştir (Tarlan 1945: 320): Benüm gönlümdür ol evc-i mahabbet şâhbâzı kim Nice Mecnûn gibi yavru uçurdum âşiyânından Prof. Dr. Muhsin MACİT
·
258 views
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Artis tabi bir yandan da. Mi konem mi konem, de bana nere konam? Hüsn-ile gönlüm alan dilber-i ra’nâ sensin Beni âşüfte kılan şûh-ı dil-ârâ sensin Leb-i la’lünle sana dil viren âşüftelerün Hakdan itdükleri cân-ıla temennâ sensin Nakşı dil-keş sanem ü hüsn-ile reşk-i büt-i Çîn Deyr-i hüsn içre bugün yine nigârâ sensin Türk çeşmünle be kâfir yine âh ikide bir Eyleyen mülk-i dili göz göre yagma sensin İy perî hâlet-i ‘aşkunla idüb dîvâne Eyleyen Nazmîyi bir ‘âşık-ı şeydâ sensin
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Sevgü bir oddur ana togruldun-ısa virme yan İy gönül söz bu ki oda köze düş göz göre yan İncinür engel horata eyleyüb güldügüme Bir ulu kişidurur san gözedür ad-ıla san Güc gelür ululara her yirde gerçek söz evet Hoş gelür gönüllerince söylese her kim yalan Güclü gücsüz kimse kalmaz hep ölür toprag olur Dünyedür bu bunda ne yahşı kalur ne hod yaman Uyma Nazmî gönlüne yoldan çıkarmasun seni Kim azar ana uyan imdi uyursın sen uyan
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Niçe bir dünye işinde olayın Niçe bir başuma gavgâ alayın Salub engine bu gönlüm gemisin Niçe kaygu denizine talayın İdüb âvâzeler derd-ile her çag Niçe bir kaygu çalgusın çalayın Olub sevgü sücisi birle esrük Turub her yana âvâze salayın Be Nazmî şenlik ardınca olub hep Kaçub kaygu öninden ırılayın
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Bilge Nazmî. Ne mutlı ana kim dışlık bucagın Bulub dagı ide anda turagın Ne mutlı ana kim o günden ana Kamu varumı gidüb yog olacagın Şu kim gözetmeye hîç önin ardın Ol en son gözleyiser sol u sagın Şol il ıssı kim ide illere güc Anun Tanrı söyündüre ocagın İçerden çıkmaz-ıdum taşra Nazmî Bulaydum âh bir dışlık bucagın
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Ağzından mı öpmüş? İy sayru gönül emsemi derdüne nidersin Saglık yüzini göre misin yine ne dersin Düşmen ki ola senden ön ol güne sevinme Bu dünyedurur sen dahı en sonra gidersin İy kaygu alub gönlümi yendek elüne âh Her çag ayagun altına yün gibi didersin Tap vir bize gel sûfî namâz-ıla tapayı Nola kılur-ısan anı sen borcun ödersin Nazmî var öpe bilürsen yârun öp agzın Ammâ sen ol özenmegi yok yire idersin
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.