Belki de zaman yok, sadece bağlandığım insanların varlığı, evimin kokusu, balkonumda suladığım var.” Zaman ve mekan aslında bir sürü sorunun başlangıcı bitişi neden sonucu veya arkadaki zemini. Bu zemin ne kadar sağlam olursa o kadar gerçeğiz sanki. Oysa tam anlamıyla tanımı bile yapılamayan kavramlar. Zaman ne? Mekan ne? “Ne kadar abuk olursa olsun, farklı olan her şeyin yüceltildiği bir zamanda saçma sözcüğüne yer olamaz.” Bir çok şeyi duyu organımızla gözler ve beynimizle algılarız ve kurduğumuz gerçek dünya beynimizin içindedir. Ve bu dünya gerçek değil Platon’un mağrasındaki gölgelerden ibarettir. Kelimeler ise bir yoldur gölgenin gölgesini birbirine aktarmak için. Bir birikim kurup oluşturup adına kültür deriz. Mekanı yaratırız, topluluğu oluşturur “işbölümü” oluşturur kendimizi ütopyaya adarız. Oysa hayatımin ritmi bunlardan azadedir. Sevdiğinizi beklerken geçen zamanla, onunla birlikte geçirdiğiniz zaman aynı değildir. Biri daha hızlıdır öbürü yavaş. Algımız her an başka yorumlar her şeyi hatta aynı şeyleri. Aynı anda aynı yerde bulunan insanlar aynı olayı hep farklı hatırlar. Kulaktan kulağa oynamak eğlencelidir bu yüzden. Sandalye karpuz oluverir mesela. “Uçuşan sayfalardaki insanların yaşamış ya da yaşamamış olmalarının önemi olmadığını biliyordu. Bu, yaşamanın tanımına göre değişebilirdi.” Ve evren istesenizde istemesenizde kendi rasyonalitesi içinde vardır. Ve kuralları insanlar koymaz. Taklit eder eni kökü. Algıyı kolaylaştırmak, hatırlamayı sağlamak için kendi kurgusunu oluşturur bedeninde. “Rastgeleliğin evrenin kuralsız kuralı olduğunu bilemezdi ki. Evren kimsenin bilmediği cevaplar manzumesi birileri bildiklerine inansa da.”
Yaşadığımızı sandığımız her an bir “gerçek” değil gerçeklik okarak algılayıp inşa ettiğimiz bu evrende geçer. Ama ya zaman? Ya zamanda ki mekan? Bunlar ne kadar “gerçek”? Bir düşünün etrafınızdaki sesleri sadece algılayamıyorsunuz. Radyoyu açınca o sesler duyulur hale gelse de oradalar varlar ve yaşıyorlar. Kahramanlara verdiği manidar isimlerle yaptığı göndermelerle bir kurgu mekan zaman yaratmış yazar. Bunun üzerinden eleştirmiş insanı ve insan hallerini. Çelişkili toplumsal yaşamımızı, fantastik kurgusal ahlakımızı, insan ilişkilerini, personanın çığlığını, maskenin sahteliğini anlatıyor. Bizi bize anlatan karanlık bir ayna gibi…