o kütüphaneler ne o yörelere aitti ne de o yörelerin bilgi merkeziydi. O yörelerde herhangi bir okuma alışkanlığın dan, yazılı edebiyat dünyasından söz etmek mümkün değildi, kitap fazlasıyla lükstü ve o dünyanın ulaşamayacağı bir yerdeydi.
Ancak tüm bu gerçeklerin yanında bir başka gizli gerçek de vardı;
o kütüphaneler, o kitaplar, yöreyi zenginleştirmek, kültürel olarak güçlendirmek ve daha dinamik hale getirmek için değil, tersine var olanı da asimile ederek yok etmek içindi. O kütüphanelerde Kürtçe bir tek kitap, satır, dize, söz yoktu, Kürtleri oldukları gibi anlatan, yazan, gösteren hiçbir yazılı mevkute ya da belge yoktu.