Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İlkel bilinçten öz bilince geniş esnasında, özne ile nesne arasındaki bölünmeye, evrensel insanla sosyal insan arasındaki ve bilinçdışı ile bilinç arasındaki ayrılmaya dayalı olarak dünya bir yabancılaşma şeklinde deneyimlenir. Bilinç ile bilinçdışı arasındaki farklılık, bilincin kendini açmaya üç katmanlı süzgeci gevşetmeye eğitildiği dereceye kadar yok olur. Tamamen yok olduğunda yansıtılmamış, doğrudan, bilinçli deneyim, yani idrak ve yansıtma olmaksızın oluşan türden bir deneyim gerçekleşir. Bu bilgi, Spinoza’nın, bilginin en üst biçimi dediği sezgidir; Suzuki’nin, “nesnenin tam içine girip sanki içinden bakarmış gibi görmek” şeklinde tarif ettiği yaklaşımdaki bilgidir; gerçeği görmenin gayreti gerektiren veya yaratıcı yoludur. Bu aracısız, yansıtılmamış kavrayış deneyiminde insan, hepimizin olduğu ama unuttuğu, “yaratıcı yaşam sanatçısı” haline gelir. “Onun her hareketi, özgünlüğünü, yaratıcılığını ve yaşayan kişiliğini dışa vurur. Onda kalıplaşmış davranışlar, uymacılık, baskı altında tutulan güdüler yoktur… Parçalanmış, sınırlanmış, baskı altında tutulmuş benmerkezci bir varlığa kıstırılmış bir benliği yoktur. Hapishanesinden çıkmıştır.” Olgun insan, kendini duygusal kirlenmeden ve idrakin müdahalesinden arındırmışsa korku, kaygı, güvensizlik gibi rahatsız edici duyguların ona saldıracağı yer bulamayacakları, bir özgürlük ve kendiliğindeki yaşamını gerçekleştirebilir.
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.