Herkes uykuya daldığı için ıssız kalmış evin öbür ucundaki duvar saati, vaktin gecenin
dördü olduğunu haber veren dört berrak notayı ağır ağır çalıyor. Henüz uyuyamadım,
uyuyacağım da yok. Kafamı meşgul ederek uykumu kaçıran ya da bedenimi rahatsız ederek
dinlenmemi engelleyen hiçbir şey olmadığı halde, karanlıkta uzanmış yatıyorum, sokak
lambalarının ay ışığına benzeyen belirsiz aydınlığı karanlıktaki yalnızlığı iyice koyulaştırıyor yabancılaşmış bedenimin uyuşuk sessizliğini uzatıyorum boylu boyunca. O kadar uykum var
ki, artık düşünemiyorum; uyku benden o kadar kaçıyor ki, artık bir şey hissedemiyorum.