Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

72 syf.
·
Puan vermedi
·
12 saatte okudu
Bir kitap okumuştum, kitaplarda korkan çocuk diye. Bu da yazmayı sevmeyen çocuk işte. Doğru kitap var da doğru kalem yok mu yani? Var. Bu kitabı oku ve ikna ol. :) Yazmanın hayatıma girdiği ilk okul sıralarına gittim. O kadar çok şey doldu ki hayalime. Neler neler. Güzel yazı ödevleri. Fiş defterim. Asla sahip olamayacağımı düşündüğüm kalemler. Ama öncesinde bir şey söylemek isterim. Çocuk Gelişimi bölümünü çok severek okuyorum, bana katkılarını elle tutulur bir şekilde gösteremem belki ama zihnimi çocukların zihnine hiç bu kadar yakın hissetmemiştim hayatım boyunca. Onlar gibi düşünmek onların hislerini anlamaktan geçiyor. Elle tutulur katkısına da bu kitapları örnek verebilirim. Üç yıldır çok güzel kitaplarla tanışıyorum. Online sınavlarda dahi derslerden kalabiliyorum ben bazen ama çocuk edebiyatının yüz yüze sınavlarında bile yüz puan alıyorum çünkü ben çocuk edebiyatına resmen hayatımı borçluyum. Abartmıyorum. Bir çocuk hayatını ne zaman döndürür kendisi bilemez ama anne babası bilebilir. Eğer onlarda o yetenek ya da zaman dedikleri şey yoksa ki ben buna asla katılmıyorum, o zaman iş öğretmenine kalıyor. O da o bu şu öğretmeni değil, ilk okul öğretmeni. Diğer ileride karşılaşacağı branş öğretmenlerine kaldı ise iş, o zamanda bir parça geç kalmış olunur. Benim ilkokulda sınıf öğretmenim ile ilgili hatırladığım değil de unuttuğum şeyler nadirdir. Mesela okula ilk gittiğim gün. Bir kova bonibon yapmıştı. Ben hiç sevmem ama o hazırlığı çok sevdim. Elini öperek tanışıyorduk. Hem sınıfı boyuyordu hem gelenlerle tanışıyordu. Herkesle Kürtçe konuşmaya çalışıyordu kendilerini rahat hissetsinler diye. Bana adımı sordu Seren dedim. Ama nasıl dedimse artık sen Türkçe biliyorsun , benim tercümanım ol dedi. Yoo öyle ahım şahım bir şey bilmiyordum ama idare ediyordum. O saniyeden sonra herhalde daha da azmettim. Sınıfta bir kız bir erkek diye otururduk fısırdamayalım diye. Oturttuğu yerde oturdum eğitim hayatım boyunca. Hep ön ortada. Yanımdaki çocuğun sesi güzeldi yani öyle derlerdi. İnşallah bir yerde mutlu mesut yaşıyordur. Çünkü öğretmenim evet ama galiba bazı şeyleri ona da borçluyum. Bir türkü söyletti öğretmen ona. Şarkı bitince aferin güzel okudun deyip kafasını okşadı. Orada film koptu işte. Benim türkü okuyup aferin kapmam imkansıza yakındı çünkü o zamana kadar hep sesim kalın diye üzülürdüm. Hatta böyle kız çocukları çığlık atar ya ipince sesleriyle. İnsan ona imrenir mi? Şimdi gülüyorum ama o zaman ben konuşmayı bile eziyet olarak görüyordum. Bunu kime anlatacağım? Kim anlayacaktı beni? Aferin kapmak için mi artık ne için ise. Ben herkesten fazla çalıştım. Okumayı hemen çözdüm zaten . Kırmızı bir fiş defterim vardı. O öğretmenimin bana Özel hediyesiydi. Sevgiden öyle şımarırdım ki diğer öğretmenler bile kıskanırdı. Ben öğretmenimin sigaralarını kırardım z çakmağını saklardım o gün sigara içemezdi. Ama çok mutlu olurdu. O zaman çocuğu yoktu şimdi 4 tane oğlu var. Evet onu çok seviyorum evet her zaman benim canım ciğerim kalacak. O zaman çalışmak testler değildi. Öğretmenin verdiği güzel yazı ödevleriydi. Öğretmenin verdiği bir iki sayfa bana yetmezdi ben on sayfa isterdim eve gelince de sadece yazardım. Özet çıkarın derdi. Özet diye aralardan cümleler seçerdik. Özet oydu. Yani yazmak hayatımın aslında en önemli meselesiydi. Okula güvenle gitmeme yarardı. Herkesten en iyiymişim gibi. Sesim bir daha aklıma bile gelmedi. Hiç bir zaman müthiş düzende bir yazım olmadı ama hiç kimse ne kötü yazıyorsun da demedi. Arada . Çünkü amacım hiç bir zaman güzel yazmak olmadı. Çok yazmak, temiz yazmak oldu. Galiba ben o ilkokul sıralarında ne hissettimse hâlâ aynı şeyi hissediyorum. Yazı eğer karşı tarafa geçiyorsa anlamlı. Yani öğretmenim bilmiyor muydu benim uzun uzun yazma sebebimi? Bal gibi biliyor ve de bunu yapmamı çok seviyordu. Yazının benim için kitaba döndüğü sahneler çok çok çok çok daha net ve buradan köye yol olur. Kalemlere olan hasretim hâlâ bitmedi. Nerede bana uyan bir kalem görsem vurulurum. Cicili bicili değil. O zamanki hasretten kalma. Çok anlatılmıyor belki ama. Hâlâ taptaze hislerim. Burada susayım. Yazı. Kalem. Okumak. Bu altın üçlü benim hayatımın tabiri caiz ise miheng taşları. Manevî âlemde ne kadar anlamlı olduklarını bilmeden sevdim. Herhalde ömür boyu, ebedî öğrenci olmamın nedeni de bu sevgi. Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler...
Yazmayı Sevmeyen Çocuğun Hikayesi
Yazmayı Sevmeyen Çocuğun HikayesiMiriam Dubini · Yapı Kredi Yayınları · 2015135 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.