Eser 16 kısa öyküden oluşuyor. Çalıştığınız, yaşadığınız, gezdiğiniz yerlerdeki insanları izler gibi öykü karakterlerini okuyorsunuz. Başımıza ne gelirse gelsin söylediğimiz “Hayat devam ediyor” sözü, Kadire Bozkurt’un öyküleri için geçerli. Merakınızın tavan yaptığı yerde öyküler bitiyor. Aslında sadece sayfa sayısı bitiyor. Öykü karakterleri aramızda yaşamaya devam ediyor. Hayat o kadar uzun ki yalın ve kısa
anlatımı tercih ediyor belki de yazarımız.
Kendisi de Notos’ta yer alan söyleşisinde şöyle diyor:
“Ben okura her şeyi vermeyi seven biri değilim, bu yüzden ucu açık son falan diyorlar ama hayat sürüyorken öyküler nasıl bitebilir. Bir şey oldu, ben olanı yazdım, sonra biz bakmayı bıraktık ama o insanlar yaşamaya devam etti.”
Öykülerde çaresizlik, umut, aldatma, ölüm, tecavüz, taciz, korku, ensest ilişki, aile ilişkileri, metres, yolsuzluk, dini kullanma, ülkemizde kadın olma gibi konular işleniyor. Her gün gözümüzden, kulağımızdan geçen birçok varlığın bir parçasından oluşturulan gerçek öyküler. Biz de o öykülere bir gün karışmışız ya da karışacakmışız gibi…
“Ava Ne Olduğunu Bir Türlü Anlamıyor” öyküsünde kadının umudu, “Utanç” öyküsünde iki kardeşin yaşadıkları, “Kaplumbağa” öyküsündeki çaresizlik ve sığınma ise beni en çok etkileyen öykülerden oldu.