Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
·
30 saatte okudu
- Beni öldürmeyen şey, daha güçlü kılar
Nitekim öyle de olmuştu Tsuşima yani Dazai için. Her bir intihar teşebbüsü edebiyatçının doğum sancısına dönüşüveriyor ve her doğum ötekinden daha güzel bir evladı mahir kılıyordu. Ama en güzel söz, henüz söylenmemiş olandı. Nihayetinde o söz Dazai için de, hiç söylenmemiş olacaktı. Son doğum sancısı, yalnızca "Hoşçakal" ile sönümlendi ve isminden başka birkaç taslaktan öteye gidemedi o eser. Şu tümce vardı bir de intihar notunda: "Doğmuş olduğum için, beni affedin." Sahi neydi bu edebiyatçıların yaşam ile derdi? Şu Stefan Zweig'ın, Virginia Woolf'un, Nilgün Marmara'nın, Plath'ın Hemingway'ın, Gogol'un... Ve bu yazarımız Dazai için de varolmanın kaygısı neydi? Bu şüphesiz havsalamızın almayacağı ve her yazar birey için ayrı cereyan eden sanrılar bütünüdür. Dazai ise kitabında, daha ilk hatıratında konuya şöyle değinir: "Utanç dolu bir hayat yaşadım." ————— // Alıntı İçerir // ————— Kitap; farklı dönemlere ait üç adet resim ve uzun hatırat güncesi ile konuya giriş sağlıyor. Bu yönden roman, "Kürk mantolu Madonna" ile hemen hemen benzer bir yapı üzerine inşaa edilmiş. Ana karakterimiz Yozo, daha çocukken varoluşsal sancılar çekmektedir. Tuhaf ve korkak olarak tasvirlediği erken dönem kişiliğini örtmezse, bu bilinirse yaşaması artık olanaksızdır. Bu yüzden 'şaklabanım' adını verdiği ikinci benliğini hayata geçirir. Bununla; evden dışarıya adım atmanın zoraki hallerinde, kendisi için tehlike ve tehditlerden uzak korunaklı bölge sağlamayı amaçlar. Nitekim bunda oldukça başarılı olur. Korku onun içine öyle bir işlemiştir ki hiçbir şeyi reddedemez, karşı koyamaz. Hezeyanlarını hep içine kapanık şekilde yaşar, gizler. Bu yönden de kitap, Patrick Süskind'in "Güvercin" romanındaki ana karaktere benzer bir paniği ele alır. Her bir karakterin dışavurumu ayrıdır. Dazai bu kitabında korkuyu daha yüzeysel anlatmıştır, betimleme gereği duymadan sadece korkunun nihai sonucuna odaklanmamızı ister. Oysa Süskind'in ana karakterinde oldukça sıradan bir olayı bile endişe içinde yaşarsınız. Dışarıdaki hayata katılım bu karakterde de baş gösterir ve attığı her adımı, her adımla doğabilecek sıkıntıyı içerlersiniz. Bu yönden Süskind, daha başarılıdır. Karakterdeki 'hiçlik' mottosu satırlarda bir an bile dinmez. "Ne isterdi?" başlangıç buydu. Babasının bu sorusuna verecek cevabı dahi yoktu. Kendisini mutlu edecek şeyi o da henüz keşfedememişti, hatta hiçbir zaman keşfedemeyecekti. Yemek yeme gereksinimini bile tuhaf bulur, bu uğurda yaşanan ezayı ve yeme ile çözüme kavuşan 'pratik' diye nitelendirdiği bu yaşam döngüsüne hayret ederdi. Şaklabanlık benliği ile geçen hayat asla onu daha kötüsüne hazırlamadı. Bilakis en kötüsünü mecbur kıldı. Nitekim çocukluk dönemindeki hatıratında bu konuya şu satırlarla değiniyor: "Ben rol yaparken neşeli bir şekilde yaşamaya devam ediyorum. Yoksa yaşama özgüvenine sahip insanları anlamam mümkün değil. İnsanlar bu acı gerçeği bana hemen söylemedi. En azından bunu biliyor olsaydım insanlardan bu kadar korkmaz ve umutsuzca bu oyunları oynamazdım." İşte bu itiraf, kitaptaki asıl kırılımı oluşturuyor. Bu irade güçsüzlüğü yıllar sonra, hayat eşinin tecavüze uğramasına tanık olmasıyla vuku bulup, buna karşı en ufak bir atak, bir direniş, bir nida dahi edememesiyle zuhur eder. Bu kayıtsızlık ve hiçlik, varoluşsal sancılar, cinayet Camus'un "Yabancı" eseri ile benzerdir. Kitaptaki bir diğer kırılımda Takeiçi'nin bir otoportre hediyesiyle başlar. Bu resim kimin diye düşünür ilkin ve sonra bir fikir böyle doğar: Van Gogh! Ölmeyi beklemek mi, ölmek mi? Yazarın kendisi ile özdeşleşen romanına atıf, işte bu sebepledir. Kitabın otobiyografik addediilişi işte bu sekanslardır. Yoksa yazar bütünüyle hayat hikayesini anlatmamış, kurguyla harmanlamıştır. Sonuç olarak bakarsak kitabı başarılı buldum. Psikanaliz çözümlemeler, neden-sonuç ilişkisi ustaca yansıtılmış. Beğenmediğim yanı ise uzun süren monologlardı. Kitap bir iç ses tufanı! Bu durum kitabın ahengi ile uyum içinde olabilir. Fakat benim gibi Tolstoy'cuların sıkılacağıda bir gerçek. Diyaloglardaki zerafet, usturuplu sözcük seçimi ve her bir karakteri analiz edebilme fırsatı; işte o görkemli dünyaya davettir. Allah aşkına, bu kitaptaki ana karakterimizle beraber intiharı göze almış ve neticesinde ölmüş, kitabın seyrini değiştirmiş Tsuneko ile yine ana karakterimizin dirayetsizliğinden tecavüze uğramış, kitaba farklı bir boyut katmış - saf- Yoşiko'nun karakter analizini yapabilecek olan böyle gelsin. İşte bu eksiklik belirttiğim temellerden kaynaklanıyor. Yinede okurken zorlanmayacağınız, Uzak Doğu'nun yaşantısını hissedebileceğiniz bir eser var karşınızda. Keyifli okumalar...
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202333,7bin okunma
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.