Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

12 Mayıs 2023 Cuma, yazarın kendine özleminden günlükler.
Özlem. Nedendi yüreğimizde dolanan bu titrek gözyaşları? Yutkunmaya geçit vermeyen bu sıkı düğümler nedendi? Kim içindi, kimler içindi ruhumuzun iç çekişleri? Kahvem soğuyor, ellerim üşüdü. Hani ilkbahar tatlı tatlı serpilirdi? O halde neden kalbim hala buz gibi. Bana hiç yaz gelmeyecek mi yoksa? Omzuma dokunan eller çekildi, zihnimin kıyısında ayaklarıma çarpıp yaramaz çocuklar gibi olanca hızıyla kaçan düşünce gelgitlerim eşlik ediyor bugün bana. Buruk bir gülümsemeyle her şey gözümün önüne perde perde inmeye başladı. Ah, ağlamak istemiyorum. Böyle olsun istemezdim, inan bana. Issızım. Olan her şeye kayıtsızım epeydir. Sıkça kaybolur oldum ruhumun metruk sokaklarında, kendi kendime saklambaç oynadım; kendimi aradım yakalayabilme uğruna. Bir türlü bulamadım, bir türlü kazanamadım işte şu lüzumsuz oyunu. Sıkıldım artık kendi kendimin ebesi olmaktan, sıkıldım sobeleyeceğim yeri unutmaktan. Yalnız oynamak istemiyorum ki ben, burası çok kimsesiz. Bağırsam, birkaç gözyaşı döksem duyan olmaz mı? Olmaz. Mızıkçılık yapıp oynamak istemeyen sendin, şimdi kimse senin harabe olmuş, yıkıntı içinde kalmış benliğini ziyaret etmez ki. Kimse sevmez terk edilmiş yerleri. Onlar sessiz, ıssız, çaresizdir hep. Karanlık bulaşmıştır biraz nefes alan her köşelerine, Kimse o karanlığın pençesine yem olmaya razı olmaz. Öyle değil mi? Neden kendi elinden kendin tutmuyorsun hem? Beni çukurdan çekip çıkarmaya çalışanın da bir ayağı çukurda çünkü. Üstü kir pas içinde onun da artık. Belki hala gülüyor, kendi kendine ebelemece oynuyor, parkta kumdan kale yapıyor, rüzgarda saçlarını savuruyor belki. Ama en az benim kadar yaralıyım ben. Dudağımın kenarında kıvrılan o irili ufaklı çizgiler aynada gördüğümü aldatmak için kafi geliyor. Kendimi çok özledim. İçimde şakıyan kuşları, dört mevsim yapraklarını ruhumun her sokağına kararınca serpiştiren kiraz ağacını, boydan boya dizilen o köprüleri, sevdiklerimle kalbimle zihnimi kavuşturan o köprülerin ortasında sımsıkı kucaklaşmayı, gözlerimi kapatıp ağlarken kendi içime akıttığım o gözyaşlarının ruhumdaki filizleri bir bir nasıl yeşerttiğini düşlemeyi, penceremden kuşları izlemeyi, menekşe teyzeyi, sokakta oradan oraya koşuşturup heyecanla kikirdeyen o çocukları dahi özledim. Özlem bu sanırım. Henüz açmamış bir çiçeğin toprağın altından gayretle çıkıp başını gökyüzüne çevirmeye olan özlemi, bir bebeğin anne karnından çıkıp ona sarılmak, bu dünyanın bir parçası olmak için canhıraş çırpınma özlemi, Ay'ın ve güneşin ışıklarını paylaştıkları halde birbirlerine olan kavuşma özlemi, insanın kendi benliğine olan özlemi... Evet, özlem bu demekti. Yavaşça ayaklanıp düşünce dalgalarını arkamda bırakarak kalbimin kapısına yürümeye başladım. Suların durulduğunu, uysallaştığını şimdiden hissedebiliyordum. Kahvem tekrar ısınmaya başlamıştı, avuçlarıma meçhul bir dokunuş mehtabın içime su serpen sıcaklığını bırakmıştı. Belki o kadar da yalnız değilimdir. Belki sadece kalbime misafir almaya çekiniyorumdur bunca düzmecenin içinde. Köprünün başına geldiğimde soluk, bölük pörçük tahtalar peşinsıra dizilmişti. Köprünün ortasında uzunca biri beni bekliyordu. Kahvenin sıcaklığı ellerimi yakmaya başlamıştı, karıncalandığını hissedebiliyordum. Bunun verdiği acıyla aceleci adımlarla tahtaları bir bir ardımda bıraktım, siluetle burun buruna geldiğimde zaman adeta donmuştu. Kahvenin sıcaklığına dayanamayan kupam ellerimde çatladı, parmak uçlarımdan ince ince kan damlarken siluet bedenimi öylesine narin sarmaladı ki bir an için ne kadar acı çektiğimi unuttum. Sonra, sonra süzüldüğümü hissettim. O an her şey serbest kalmıştı sanki. Bedenim ılık bir rüzgarla havada salınıyordu. Yüzüme çarpan saç tellerim şiddetini artırdığında gözlerimi hafifçe araladım. Bitmişti. Artık bitmişti. Beni kendi kalbimin uçurumundan aşağı atmıştı. Ellerimin acısı umurumda değildi, kalbim haylaz ateşler içinde cayır cayır yanıyordu. Beni kandırmıştı. Halbuki ben, bugün kendime misafir olacak, ve özlemle arzuladığım her şeye yeniden kavuşacaktım belki. Ben sevecektim. Kalbimin süveydası yangınlar yerini küle bıraktığında şavkını derinden iliştirmişti yalnızlığımın en orta yerine. Şimdi ne olacak? Hep böyle düşecek miyim uçurumlardan? Biri elimi tutsun. Sadece bugüne mahsus, tekrar ve tekrar.
·
2 artı 1'leme
·
144 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.