Gönderi

sözgelimi, işte burada bundan iki yıl önce, tam bu vakitte, bu saatte, bu kaldırımda yine tek başıma, yine sefil, tıpkı şimdiki gibi yürüdüğünü hatırlıyor insan! ve o zaman da hayallerin hüzünlü ve yaşamanın eskiye göre daha iyi olmasa da hem daha kolay hem daha rahat olduğunu, şimdi üzerine yapışan bu kara düşüncenin o zaman olmadığını hatırlıyor insan; bu vicdan azaplarının, gece gündüz rahat vermeyen karamsar, iç karartıcı azapların olmadığını. ve kendine soruyorsun: nerede hayallerin? ve başını sallıyor, şöyle diyor: yıllar ne çabuk geçiyor! ve yine soruyor kendine: ne yaptın bunca yılı? en iyi zamanlarını nereye sakladın? yaşadın mı yaşamadın mı? baksana, diyor kendine, baksana, yeryüzü nasıl soğuyor. daha yıllar geçecek ve peşinden kasvetli yalnızlık gelecek, bastonlu, titrek yaşlılık gelecek, peşinden de sıkıntı ve bunaltı. fantastik dünyan ağaracak, donacak, hayallerin kaybolacak ve ağaçlardan düşen sarı yapraklar gibi dökülecek. ah, nastenka! sonuçta hüzünle yalnız kalır insan, tam anlamıyla yalnız ve hatta yazıklanacak bir şey bile olmaz – hiç, tam olarak hiç... çünkü kaybolup giden her şey, her şey hiçtir, aptalca, yuvarlak sıfır, yalnızca hayaldir!
Sayfa 57 - can yayınlarıKitabı okudu
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.