Totalitarizm üzerine çalışmalarıyla ünlenmiş olan Hannah Arendt grup davranışı, sorumluluk, yasalar ve vicdanın köklerine iniyor Kötülüğün Sıradanlığı eserinde. Kendisi de Almanya’dan kaçan Yahudilerden olan Hannah Arendt, SS yetkilisi ve Yahudilerin gettolara ve toplama kamplarına naklinden sorumlu olan Adolf Eichmann’ın Kudüs’te yeni kurulan İsrail Devleti’nde yargılanma sürecini ve bu davadan çıkarılabilecek evrensel mesajları eserinin merkezine alıyor. Hitler rejiminde şiddetin yasalaştırılması ve vatana hizmet olarak yapılması insanların vicdanlarına ket mi vurmuştu? Psikolojide grup davranışlarını incelediğimizde grup büyüdükçe dürtüsel davranışların arttığını ve sorumluluk bilincinin azaldığını biliyoruz. Ast üst ilişkilerinde de astların eylemlerinden dolayı sorumlu hissetmeme eğiliminde olmaları ve yanı sıra kullanılan bürokratik dil Yahudi katliamlarına ‘’Nihai Çözüm’’ denmesi, gaz odalarında ölüme merhametli bir ölüm şekli, tıbbi bir uygulama olarak bakılması insanlarda sorumluluk bilincini azaltmaya yönelik hamlelerdi. İddia makamının sanık Adolf Eichmann’ı sapık bir sadist olarak görmesinin aksine Eichmann’ın oldukça sıradan bir insan olması, milyonlarca insanı ölüme sebebiyet verebilecek koşullarda ölüm kamplarına nakletmesinden dolayı suçluluk duymaması, buna mecbur olduğunu kararı kendisinin vermediğini ve bu işi o yapmasa başkasının yapacağını belirmesi mahkemenin çarpıcı yanlarından biri. Hannah Arendt soykırım sürecinin başından başlayarak tarihsel süreci ve ahlaki çöküşün gelişimini ayrıntılarla açıklayarak; görev bilincinin, yasaların nerde başlayıp bittiği ve insanın ahlaki sorumluluğuna dair düşündüren zamansız bir metin sunuyor okura.

Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2012692 okunma

·

133 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

İlayda Tepe