Tramvay yolunun Alemdar Caddesi’ne döndüğü köşeye geldiğim zaman elinde süngülü bir martin tüfeğini tutan uzun boylu bir Bahriye silah-endaz neferi birdenbire önüme çıkarak beni durdurdu. Ve sert bir sesle sordu:
“Sen gâvur musun, Müslüman mısın?”
Hayretle yüzüne baktım ve cevap verdim:
“Hamdolsun Müslüman’ım… Neden sordun?”
“Öyle ise başındaki bu pis ne?”
Başımda siyah bir deri kalpak vardı. Dedim:
“Herkes giyiyor, ben de giydim.”
Tam o sırada biri benimle onun arasına girdi ve askerin yüzüne bakarak büyük bir cesaretle haykırdı:
“Ne yapıyorsun be adam? Bu senin şeyhülislâmından daha Müslüman’dır, çok hocaların hocasıdır.”
Asker, bu sözler, hele bu cesaret üzerine şaşırarak durakladı.