“Ali Nizami Bey bana ilk önce alafranga zübbelli zamanlarında insanların gülünç çocukluklarının parlak bir mümessili, ölüm karşısında ki buhran zamanlarında insanların muhtaç kaldıkları büyük tesellinin feci bir numunesi olarak görülmüştür. Şuurumuzun kainatında arada bir gördüğümüz böyle perişan nazarlar karşısında düşünüp hesap ettikçe insanların hayatlarıyla da ölümleriyle de mazur ve mahkum olduklarını görürüz.” Kitabın son bir kaç sayfasında yer alan bu alıntı hem hikayeyi özetliyor hem de beni mest eden dilinden bir kesit sunuyor. Bir edebi ziyafetti benim için. İlk bölüm eğlenceli ve komik. İkinci bölümse insanın -yazar kainatı diyorsa da- hakikati hakkında derin mülahazalarla bezeliydi. Bu cüssesi küçük eserden büyük keyif aldığımı pekala söyleyebilirim.