İçimde farklı iki kişi yaşıyor gibiydi: Bunlardan ilki, hayatın iğrençliklerini fazlasıyla tanımış, gündelik hayatın korkunçluğunun bilgisine ererek bunun altında ezilmişti; bu yüzden de hayata, insanlara güvensiz, kuşkulu, biraz çekingen, ürkekti; başkalarına ve o arada kendine karşı da yetersiz bir merhamet içindeydi. İnsanlardan uzak, kitaplarıyla baş başa, sessiz bir yaşam, ıssız manastırlar, orman bekçileri, bozkırda tek başına duran demiryolu bekçi kulübeleri, İran, kentin uzak, ıssız bir mahallesinde gece bekçiliği hayalleri kurar dururdu. İnsanlardan olabildiğince uzak, olabildiğince az insanlı, ıssız bir yaşam ...
İçimdeki öteki kişiyse, bilge kitapların ruhuyla kutsan mış, inanılmaz korkunçluklarla dolu gündelik hayatın muzaffer gücünü gözlemleyen ve bu gücün nasıl kolayca kendisinin de kellesini koparıp alabileceğini, yüreğini çamurlu topuklarıyla ezebileceğini hisseden, bu yüzden hep gergin, ama dişlerini sıkıp hayata karşı mevzisini de almış, her an, her kavgaya girmeye hazır biriydi. Yufka yürekliydi, ama yüreği her an eyleme geçmeye hazır ; canlı, aktif bir sevgiyle doluydu ve Fransız romanlarının yiğit kahramanları gibi, üçüncü işaretin verilmesiyle birlikte kılıcını kınından çekip dövüş durumu almaya hazırdı.
S.423🤤