Bu kitabı D&R'daki iş arkadaşım Çilem Abla hediye etmişti bana. O kitap bölümü sorumlusuydu. Yayınevleri arada bir kitap hediye edermiş ona. O da çalışanlara birer tane verip kalanını kendine ayırırmış. Diğerlerine yine bir tane verip söylediğine göre beni çok sevdiği için bana 4-5 tane vermişti. Onlardan biri işte. Öncelikle anlatımından bahsetmek istiyorum. Tüm yazıyı bir kişiye anlatır gibi kaleme almak ama Genç Werther'in Acıları'ndaki gibi direkt mektup havasında da değil. Ben buna kendimden aşinayım. Böyle söyleyince sanki yarım asırlık bir yazarmışım gibi durdu ya neyse. Ben de bir şeyler yazmaya bu şekilde başladım. Hem içimdeki yazma dürtüsünün nedeni hem de anlatım dilim böyleydi. Şimdilerde aynı şekilde devam ettiğim söylenemez. Hem artık o kadar yazmıyorum da ama işte o "sana anlatmak istedim" lafını duyar duymaz kitabı kendime yakın hissettim. Bir yazıda karşılaşıp da içimi gıdıklayan 3-5 şey vardır. Bunlar kitaba dair genel kanımı etkilemekten ziyade anlık hislere neden olur. Bu kitapta neredeyse hepsi vardı. Sadece biri ya da birkaçı olsa bahsedebilirdim bunlardan ama şimdi hepsini anlatırsam sanki bütün sırlarımı açığa vuracakmışım gibi hissediyorum. O yüzden yazmayacağım. Hikayenin geçtiği coğrafyaya şaşırdım. Demek ki ilgiliymiş yazar. Başka diyarların hikayesini anlatmak öyle kolay şey değildir bence. Bir de normalde pek çocuk sevmem (daha çok bebek severim) ama kitaplarda çocukların hareketleri bana o kadar komik geliyor ki. Bu kitapta da iki yerde güldüm. Kitabın birinci duygusu özlemdi sanırım. Öyle güzel aktarılmıştı ki özleme özendirdi beni. Bahçeye, kuşa, babaya, nara, köye ve sevdiğin kıza. Sevdiği kız ya da sadece sevmek de hikayenin ana bileşenlerinden biriydi ama ona pek girmek istemiyorum. Son olarak cümle altlarını çizen biri olsam baya yeri çizerdim bu kitapta. Öyle artsistlik laflar çok güzel serpiştirilmiş araya.

Bostanda, KırlangıçlarPeter Hobbs · Ketebe Yayınları · 202226 okunma

·

65 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.