Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Merhabalar:) Bugün Stefan Zweig’in "Mürebbiye" adlı kitabıyla geldim Stefan Zweig'in dört öyküsünü topladığı bu kitap, başlığa adını veren "Mürebbiye" öyküsü ile başlıyor. Öncelikle bu kitapların içeriğine değinip, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 1-Mürebbiye 2-Yaz Novellası 3-Geç Ödenen Borç 4-Kadın ve Yeryüzü MÜREBBİYE: İki kız kardeşin eğitimi için tutulan bir öğretmenin hayatının bir bölümünü anlatıyor. Burada çocuklardan saklanan bilgilerin ve bunları öğrenmek için türlü türlü işlere giren çocukların araştırmacı ruh halini bizlere gösteriyor. Stefan Zweig bu hikayesinde çocukların bu araştırmaları sonucunda öğrendikleri gerçekleri, hayatın acı yüzüyle tanışmalarını biz okurlara gözler önüne seriyor. Bir yandan mürebbiyelerinin yaşadığı sıkıntılar, öbür yandan büyümeleri, yaşamı anlamaya başlamaları, bu iki küçük kızın düşüncelerini ve yaşamlarını nasıl etkilediğine şahit oluyoruz. Yaşamları boyunca onlara öğretilen dürüstlük algısının malesef gerçek hayatlarında yer almaması onları etraflarındaki herkese karşı bir savunmaya geçmelerine ve herkesten şüphe duymalarına neden oluyor. Bu iki kız kardeş hayatın gerçek yüzü ile tanışınca hal hareketleri de değişir. Sayfa 33'te de geçtiği gibi "Artık her şeyi biliyorlar, kendilerine yalan söylenmiş olduğunu, bütün insanların kötü ve alçak olabileceğini biliyorlar. Artık anne ve babalarını sevmiyor, onlara inanmıyorlar, artık biliyorlar ki bundan sonra hiç kimseye güven duymamalılar..." Bu iki kız kardeş herkesin onlara yalan söylediğini düşünürler ve kimseye güvenmezler. Hayatla tanışınca çok yaş birden büyürler. Sayfa 34'te de geçtiği gibi "Çünkü artık dünden beri çocuk değiller." Çocuk psikolojisindeki her şeye duyulan merakı Zweig bu öyküsünde de iyi bir biçimde anlatmış. Gerçek hayatımızda da böyle değil midir? Çocuklara hiçbir şeye anlatmıyoruz. Onların hiçbir şey öğrenmesini istemiyoruz. Her şeyi onlardan saklıyoruz.Yarım yamalak öğrenmeye çalıştıkları bilgilerin ve en sonunda da Mürebbiye'nin evden gönderilişi ile onların ruh halindeki değişimlerini yazar çok derinden aktarmıştır. YAZ NOVELLASI: Hiç çalışmamış, asil, zengin, eğitimli, yaşlı bir adamın, aynı otelde karşılaştığı on altı yaşlarındaki bir kızı baştan çıkartacak mektuplar yazmasını konu ediniyor. Kızın hayatı boyunca aklından çıkmayacak heyecanlı bir macerası anlatılıyor. Kıza yazılan aşk mektupları ve bunlar karşısında kızın tepkilerini yazar çok güzel bir şekilde aktarıyor. GEÇ ÖDENEN BORÇ: Hayatın karmaşasından kurtulmak isteyen Margaret'in tek başına çıktığı bir tatilde, çocukluk arkadaşı Ellen'a yazdığı bir mektubu aktarıyor. Margaret’in yaşadıklarını, zamanında sakladığı bir sırrını ve geçmişten gelen hayranlık duyduğu bir oyuncuyla tekrardan karşılaşmasını, eski bir dostu olan Ellen’e yazdığı mektuptan okuyoruz. Margaret doktor bir eşe, çocuklara hatta torunlara sahip olan bir kadındır. Çok zorlandığı bir yıl geçirmiştir. Eşi hastanede başhekim olmuş, kızı iş için Brezilya’ya gidecek diye üç çocuğunu kendisine bırakmış, bir de çocuklar arka arkaya kızıl hastalığına yakalanınca fazlaca yorulmuştur. Çocuklar iyileşip kötü günler geride kalınca, kafasını dinlemek ve biraz tatil yapmak amaçlı küçük bir dağ köyüne gitmiştir. Gittiği yerde genç kız zamanlarından arkadaşı Ellen’le aşık olduklarını düşündükleri Peter Sturz’u görür. Zamanında tanınmış ünlü oyuncunun, bu köydekiler tarafından tanınmayıp, aşağılanan ve ezilen biri olarak görüldüğünü fark etmesiyle, Peter Sturz’un on altı yaşındayken ona yaptığı iyiliğin karşılığını geç de olsa ödeme fırsatı bulur. Kısacası bir kadının, kendisine yıllar önce belki de hayatını kurtaran bir iyilik yapan bir adama yıllar sonra minnet duygusu içinde karşılık vermesi anlatılıyor. KADIN VE YERYÜZÜ: Tatil için geldiği otelde genç bir kadına rastlayan ve ona saplantılı bir tutku duyan isimsiz bir adamın hikâyesini anlatıyor. Yaklaşmakta olan fırtınayla bir adamın saklı duygularını ilişkilendirerek, okurları imgelerle süslü bir yolculuğa çıkartıyor. Son öykü olan "Kadın ve Yeryüzü" kitapta beni en az çeken öyküydü. Ama yine de güzel bir öyküydü diyebilirim. Burada özellikle betimlemelere bayıldığımı söylemeliyim. Yağmak bilmeyen yağmur ve kuraklık öyle güzel anlatılmış ki sanki kuraklığı yaşayan bizlermişiz gibi hissettiriyor. Bu süreçte de karakterimizin iç dünyasına, hislerine bir yolculuk yapıyoruz. Yazar, doğayla insanın bütünleşmesini çok güzel bir şekilde ele almış. Tüm halkın yaşadığı kuraklık, bir türlü yağmayan yağmur... Betimlemleri çok güzel bir şekilde verilmişti. Evet arkadaşlar kitabın içeriğine değinerek düşüncelerimi de aktarmış oldum. Açıkçası en çok "Kadın ve Gökyüzü" ve "Mmürebbiye" öyküsünü sevdim. Diğerleri de güzeldi tabi:) Stefan Zweig'e hayran kaldım. Şayet betimlemleri nasıl olur da bu kadar güzel, iyi bir şekilde işleyip biz okurlara hissettirebiliyor:) En çok dikkatimi Kadın ve Gökyüzü'nde doğayla insanı bütünleştirip, betimlemelerle duyguyu derinden hissettirmesiydi. Kadın ve Gökyüzü öyküsünü okurken olay ağırlıklı olmadığı için açıkçası sıkılacağımı düşünmüştüm ama yanıldım:) Siz okurlara da tavsiye ediyorum. Güzel ve anlam dolu bir kitaptı. Şimdiden okuyacaklar da keyifli okumalar dilerim:))
Mürebbiye
MürebbiyeStefan Zweig · Venedik Yayınları · 201926,3bin okunma
·
213 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.