Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

243 syf.
·
Puan vermedi
·
39 günde okudu
Korkma! diye başlar, İstiklal Marşı. İnsan, mücadele gücüne sahiptir. Önüne çıkan engelleri anlayıp çözüm odaklı hareket edebilir. Korkularımız olamaz demek değildir bu. Korkularını beslememekle alakalı. Bugün geleceğe karşı büyük bir korku hissediyoruz. Korku abartılıyor, insan eylemi zayıf görülüyor. Aksiyon almayan insan, kendini kurbana dönüştürüyor. Gideceğimiz yolu bilemiyor ve bir rehber (kurtarıcı) arıyoruz. Bilmeye cesaret edenler kalmadı. Bilgi artık bizim tarafımızda değil. Bizi incitiyor ve mutsuzlaştırıyor. Risk almaktan korkuyoruz ve risk almanın sonucu kesin bir şekilde olumsuzlukla ilişkilendiriliyor. Oysa pasif durumda olmanın hem bireye hem de topluma daha fazla zarar verdiği açık. Peki bu uçsuz bucaksız korkunun temelleri ne zaman atıldı? Frank Furedi, Kapadokya Üniversitesi ile yaptığı videoda şöyle açıklıyor (pandemi sonrası yapılan bir video, izlemenizi öneririm.) : "Bizim korku siyasetimizin kökenlerinin birçok yönden, son 50 yılda, özellikle 1970'lerin sonundan beri; insanlara ilham veren ideolojilerin tükenmesinden geldiğini düşünüyorum." Korkunun abartılmasının en tehlikeli boyutu korkunun siyasallaştırılmasıdır diyerek ekliyor Furedi : "Her görüşten farklı siyasi hareketler, davalarına destek kazanmanın bir yolu olarak korkuyu kullanmaya başlıyor." Hepsi farklı korku türü kullanıyor: mülteci sorunu, iklim krizi, kişisel sorunlar vb Hükümetler, muhalefetler, medya ; insanların korkularını kendi çıkarları uğruna sömürüyorlar ve bunun sayesinde istediklerini topluma dayatabiliyorlar. Korkunun toplumu esir almasıyla bir zamanlar pek çok felaket sonrası kaderimizi belirleyebileceğimize olan inanç zayıflıyor. Kurban psikolojisi ve korkunun siyasallaştırılması kaderciliği besliyor. İnsanlar çeşitli felaketlerden sonra doğayı, teknolojiyi, görünmez güçleri suçluyor. Kimse sorumluluk almıyor. "Alternatif yok." sözü bakış açımızı oldukça daraltıyor. Pasifleşen insan kendini toplumdan ve yaşamdan soyutluyor. Birey olamıyor. Birey olmadan da sağlıklı bir toplum oluşmuyor. "İnsan, çünkü tıpkı Sartre gibi varoluşçuların dediği üzere, aktif hayata katılım göstererek var olabiliyor." "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." sözü düşündüğümüzden daha fazla karamsarlık içeriyor. Sanki insanlar eskiden hastalıklarla, fakirlikle, baskıcı rejimlerle uğraşmamış ve güllük gülistanlık yaşıyorlarmış gibi bir imaj çiziyor. Korku siyaseti, umut siyasetinin yerini almış olsa da her zaman aklımızda bulundurmamız gereken bir söz var : "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır." (Atatürk) Korkularımızı her zaman tam anlamıyla yenemeyebiliriz. Ama korkunun kölesi olmamalı ve ona rağmen cesur olmalıyız. Furedi'nin deyimiyle: "Bana göre, korku ve cesaret zıt değildir. Cesurca korkabilirsiniz, korkularınıza karşın cesur olabilirsiniz."
Korku Kültürü
Korku KültürüFrank Furedi · Ayrıntı Yayınları · 2017100 okunma
·
88 görüntüleme
Sıla Aygün okurunun profil resmi
inceleme işinde iyi değilim ve emin olamadığımdan atmamıştım ama şimdi tam zamanıymış gibi geldi :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.