Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
·
13 günde okudu
İlksöz: Ufak yükseltiler vardır, tepeler vardır, bir de koskocaman bir dağ vardır. Adından da anlaşılacağı gibi Yaşar Kemal'in kendini anlattığı bir kitap. Aslında bir röportaj formatında. Yıllar öncesinde tanıştığı ve yıllar içinde dostluğunun geliştiği gazeteci Alain Bosquet soruyor, Yaşar Kemal cevaplıyor. Ama röportaj da bir garip. Bosquet Fransızca soruyor, soru Fransızca'dan Türkçe'ye çevriliyor, Yaşar Kemal yanıtlıyor, yanıt Fransızca'ya çevriliyor ve Bosquet'e gönderiliyor. Bosquet, yeni sorusunu gönderiyor. Tüm bunlar yazışmalarla oluyor. Belki bu garip! röportaj biçimi kitabın güzelliğine güzellik, derinliğine derinlik katıyor. Çünkü yüz yüze olsa birkaç saatte tamamlanıp, tatsız tuzsuz bur röportaj olup çıkacak belki de. Ama Kemal, anlatmak istediğini rahat rahat sayfalarca anlatıyor. Zaten amaçlanan da bu. . Çoğu soruya kendi istediği cevapları veriyor Yaşar Kemal. Bazen sorulara kızıyor, dostuna serzenişte bulunuyor. Bu anlar da Usta gözümün önünde belirip, ağzını doldura doldura, o gür sesiyle biraz da kızgın konuşuyor gibi hissettim hep (bazen bayağı bayağı öfkeleniyor, "bunu bana nasıl sorarsın" diyor). Ama sonuç olarak Yaşar Kemal'in hayatından, yazma serüveninden, eserlerindeki olay ve kişilerin kendi hayatındaki yansımalarından bölümler içeren harika bir metin. Özellikle okuduğunuz kitaplardaki olay ve kişilerle, yaşamından kesitleri eşleştirmek büyük bir keyif. Keyifle okudum ve Yaşar Kemal Külliyatı bittikten sonra tekrar okumak üzere notumu aldım, okumadığım kitaplardaki hikâye ve kişilerin onun yaşamındaki izlerini bulmak için. Herkese tavsiyemdir. Kitapla. Sağlıcakla. . Sonsöz(ler): Dostoyevski ne yapar biliyor musunuz, karanlığı yığar yığar karşımıza, bir karanlık duvarı örer önümüze, onun işi, hüneri bu, sonra o kurşun geçirmez karanlığın arkasından ışığı daha belirli, daha açık görürüz. Dostoyevskinin hüneri budur. Bence Dostoyevski, insanlığın en aydınlık yanlarından birisidir. Onun Kafka’larla, çağımızın karamsarlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. . Yoksulluk korkunç bir şeydi. Ben de çok yoksulluk çekmiştim. İstersem çekmeyebilirdim. Çok para kazanabilir, zengin bile olabilirdim. Ama söz benim için kutsaldı. Sözün gücüne inanıyordum. İnsanoğlunun yoksulluğu alçakça bir şeydi. Buna karşı koymayan, sömürüyü yutan yazar değil, insan bile olamazdı bana göre. Bu benim yaşamımdan daha değerliydi. Bu iki kutsal kavram için her şeyimi verebilirdim. Her zaman biraz ekmek, bir başımı sokacak oda, orada yazabilmek... O kadar. . Benim ustalarım, benim toprağımın sözlü edebiyatıdır. Ama benim kaynaklarımdan birisi de Stendhal, Dostoyevski, Gogol, Dickens’dır. Bir yeni romancı, benim yaşımda olan bir kişi, Faulkner’ı, Kafka’yı, klasikleri, batı, hem de doğu ustalarını özümsemeden nasıl roman yazabilir, işte bunu hiçbir zaman anlayamadım. . Benim ilk yazarlık günlerimde batıdan bir de moda gelmişti. Roman zor okunmalı. İnsan romanı okurken bir çaba harcamalı. Ben her zaman bu düşünceye karşı oldum. Sürüklemenin roman sanatının değerinden bir şeyler eksilteceğini hiç sanmıyordum. Bu özellik Stendhal’den bir şey eksiltmemişti. Tolstoydan, Dostoyevskiden, Gogolden, Dickens’tan de... Hele Homerostan hiç mi hiç bir şey eksiltmemişti. Don Kişotu her okuyuşumda o beni biraz daha arkasına takıp alıp götürüyordu. . Romanlarımda hep korkunun, korktuklarının üstüne yürüyen insanlar bulacaksınız. Ben hep korkunun, korktuklarımın üstüne yürürüm. .
Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor
Yaşar Kemal Kendini AnlatıyorYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 2004690 okunma
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.