Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

AFFEDEMEDİĞİMİZ İNSANLAR Doğduğunuz günden bugüne kadar farkında olmadan gün içinde herhangi bir olaya kızar geçersiniz. Yine farkında olmadan bu yarattığınız olayın enerjisi, bir başka olayla daha siz farkına varmadan kendiliğinden nötrlenir: Dengelenir, şifalanır. Bazen başınıza gelen kötü bir olayı kötü olarak algılarsınız. Belki de o olay daha büyük bir olaydan sizi korumuştur. Fay hattı üzerindeki depremler gibi düşünün. Biriken enerji bir gün boşalacaktır. Fay hattı ile hayatımız arasındaki güzel olan farklılık ise şudur: Deprem bir gün muhakkak olacaktır. Ama hayatımızdaki biriken enerjinin varlığını fark ettiğimiz andan itibaren onu sevgiye dönüştürerek, olaylar ve kişilerle gönülden helalleşerek, biriken olumsuz enerjileri şifalandırabiliriz. Böylece olaylar patlak vermeden önüne geçebiliriz. Bazı olaylarda sert karmalar, yani yüksek enerji birikimleri meydana gelir. Ağır bir travma, ağır bir haksızlığa uğrama, iftiraya uğrama, affedememe, taciz gibi... Bu durumda öyle bir olay yaşıyoruz ki o olayın tekrarı bize geliyor. Oluşmuş olan enerji bir şekilde yağmur yüklü bulutlar gibi, elektriğini bir yere bırakmak ister. Bu esnada da yıldırımlarla etrafa hem gürler hem de parlar... Geçmişte yaşadığınız ağır olay da bu şekildedir. Siz unuttuğunuzu sanırsınız ama o yıldırım gibi içinizden ya da dışınızdan bir yerlere çakar durur... Bu durumda size zarar veren, affedemediğiniz bir kişiyi belli bir süre sonra, etrafınızdaki insanlarda görmeye başlarsınız. Kalbinizi kıran kişiyi, etrafınızdaki olaylarda hatırlamaya başlarsınız. Mesela bir kişiyle o an tartışma içindesinizdir. O an bağırdığınız kişi aslında karşınızda olan kişi değildir! Geçmişte sizi kıran ve içinizden gelen sözleri söyleyemediğiniz kişinin yansımasıdır. Örneğin eski sevgiliniz sizi çok üzdü ve gitti. Siz bu olayla yüzleşemediniz ve üzüntünüz içinizde kaldı. Bu olay sizde temizlenene kadar, kendisini benzer olaylarla hatırlatmaya devam eder. Bir gün, yeni arkadaşlık kurduğunuz kişiye çok ağır ithamlarda bulunursunuz ama aslında kızdığınız, bu ağır sözleri söylediğiniz, karşınızdaki değildir. Sizi bırakıp giden kişidir. Birçoğumuz olayları şimdiye ait sanınız. Oysa çoğu geçmişin kalıntılarıdır. Geçmişte çözmediğiniz karmalar, helalleşemediğimiz olaylar günümüzde bize tekrar misafir olur, gelir. Her zaman insanlara "Uyanık olun!" derim. Ben de dahil hepimizin uyanık olması gereken bir dönemdeyiz. Şu an hayatımızda olanlar, aslında geçmişin hatırlatıcıları. Şu an yaşadıklarımız şimdi oluşmadı. Farkına varma zamanın geldi belki de... Geçmişin sürekli daha da sertleşen tekrarını yaşıyoruz. Kendi iyiliğiniz ve soyunuzun iyiliği için, yaşadığınız olayları çok acı da olsa affetmeniz gerekiyor. Peki diyeceksiniz ki "hak" mekanizması nerede? Evet, evrende bir hak meselesi var ve çalışıyor. Eğer biri size zarar verdiyse ve siz de ona içsel ya da dışsal ah etmişseniz, evrensel hak mekanizması bu işi "sen çözmek istiyorsun" diye sana bırakıyor. Eğer yaşadığın her olayın Allah'tan olduğunu kabul edebilirsen ve ne kendine ne de sana zarar verene kızmak yerine, yaşadıklarını kabuldeysen, hak mekanizması devreye giriyor ve gün gelip sana her kim ne yaptıysa aynısını yaşıyor. Ya da sen kime haksızlık yaptıysan aynısını yaşıyorsun. Elbette bunu bekleyebilmek herkes için kolay değil. Yüksek egolar nedeniyle herkes hemen intikam almak derdine düşüyor. Ya gereksiz şekilde başkalarına zarar veriyor ya da kendine zarar veriyor. Eskiden biri bana haksızlık yaptığında ya gidip hesap sorardım ya içime atıp kendime hesap sorardım. Bunun bir çare olmadığımı gördüm. Çünkü benzer olaylar gelmeye devam etti. Sonunda ilahi adalet mekanizmasının nasıl çalıştığını anladım. Şemsi Tebrizi şöyle diyor: "Biri sana zarar verdiyse ve sen de ona akılların alamayacağı ölçüde hesap sormak istiyorsan, onu akıllann alamayacağı biçimde sev." Hayatımda birçok kişi bu yolda ilerlerken nazar ettiler, engel olmaya çalıştılar, olumsuz sözler söylediler ama onlara cevap verdikçe, illa ki toplum içinde cevap vermeye gerek yok, kendi kafamın içinden bile cevap verdikçe, onları güçlendirdiğimi fark ettim. Yapılacak en güzel şey, ilahi akışa bırakmaktır. Biri banal haksızlık mı yaptı, ilahi akışa bırakıyorum. Birileri ona inanacaksa, bu da onların sınavı. "Bu olay bana gerçekten gönül gözü açık arkadaşlarımı göstersin" dedim. Size inanan zaten herhangi bir ispat istemez. Daha da önemlisi Allah dostları gözle görülür, ispat istemez. Zaten onlar gönülle iletişimdedirler. Her kim ne enerji üretiyorsa, eğer bunu affetmez ve temizlemezse, bu sınav soyuna doğru hareket ediyor. Eğer gerçekten ilahi adalet mekanizmasının çalışmasını istiyorsan, koşulsuz bu olayı affedip, kendi yoluna sevgiyle ilerlemen gerekiyor. Ama kenara çekildiğinizde şöyle bir yanılgıya da düşmeyin: "Dur bakalım başına neler gelecek bir görelim?" "Onu affettim!" deyip arada bir dönüp, "Acaba ona kim hesap sordu? Başına kötü bir şey gelsin de ben de rahat edeyim" derseniz, bu affetmek değildir. O kişiye de siz ona bir şey olmasını beklediğiniz sürece hiçbir şey olmaz. Daha da önemlisi, ona bir şey olmasını da beklemeyin. O da görevini yaptı ve ona teşekkür edin. Beni üzen, kıran herkese hakkımı helal ettim. Hepsine teşekkür ettim. Bunu yaptıkça rahatladığımı hissediyorum. Her kim size ne yapıyorsa, onu çok hızlı bir şekilde affetmeye, çok hızlı bir şekilde kabule geçmeye niyet edin. Bunu yapabildiğinizde aynı olayı tekrar hayatınıza çekmezsiniz. Bunu anladığımda affetmeyi öğrendim. Özür dilemeyi öğrendim. Geçmişimi temizlememde yardımcı olan, bugünkü herkese teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız... Allahım, yarattığın her zerreyi, senden ötürü aşkla seviyorum...
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.