Nasıl anlatmalıyım? Okumayı duru bir su kenarında, tahta bir masanın başında yazarlarla buluşmaya benzetirim derim ya hep; işte Stefan Sweig o masanın başına geldi, tuttu omuzlarımdan beni sarstıkça sarstı, sarstıkça sarstı. Bir heyecan, bir sabırsızlanma; kitabın sonuna yaklaştıkça içim içime sığmadı. Acaba neler olacaktı? İyi ki dedim yalnızca 85 sayfa. Ya 500 sayfa olsaydı?
Olay örgüsünün verdiği heyecan bir yana, beni asıl evrenine çeken şey Dr. B. Ve Nazi döneminde yaşadıkları. Kaba, kültürsüz, yalnızca paraya önem veren Satranç ustası Czentoviç’e hiç mi hiç değinmeye niyetim yok. Karakterlerin simgeledikleri şeylere, Nazi rejiminin temellerine, yazılanların yazarın hayatı ile ilişkisine girmeye de niyetim yok.
Avukat Dr. B nazi rejimi tarafından tutuklanır ve sorgulanmak üzere aylarca alıkoyulur. Diğer tutuklular gibi nazi kampına gönderilmez fakat kendisininde deyimiyle, kendini daha büyük bir işkence bekler: hiçliğe mahkum edilmek.
Kalemin, kağıdın, kitabın, yatağı dışında hiçbir şeyin olmadığı bir otel odasında düşünceleri ile baş başa bırakılır Dr. B. İşte şimdi düşüncelerinin hapishanesindedir ve belki de işkencelerin en ağırı sayılabilecek psikolojik şiddet başlar onun için.
Düşüncelerinizin içine hapsolmak esaretlerin en büyüğüdür, özgür gökyüzünün altında alabildiğine koşabilseniz bile. Hele yazamamak, hele suskunluğun esiri olmak… Kimisi bunu kalabalığın içinde yaşar, kimisi bir hapishanede, kimisi bir ilişkinin içinde. Dr. B.ninki dışardan gayet iyi görünen bir otel odasında olmuştu. Hatta muhtemelen nazi kampından birileri onu görse; haline şükret bak biz neler çekiyoruz derdi. İşte tam da bu noktada çok farklı bir bakış açısı getiriyor olaya Dr. B. Esaretin belki en çetinini; dokunamadığımız, söküp atamadığımız, elimizle alıp görmeyeceğimiz başka bir yere koyamadığımız düşüncelerle savaşın nasıl ağır yaralar aldırdığını olağanca etkileyiciliği ile tasvir ediyor. Çokları bilmez bunun ağırlığını.Ama ben sana inanıyorum Avukat!! Ruhunda meydana gelen hasarın büyüklüğüne de, içine düştüğün hiçliğin derinliğine de, aldığın görünmez yaraların ağırlığına da inanıyorum.
Satranç gerçekten sıra dışı bir eser. Stefan Zweig’ın hayal gücüne, içsel derinliğine bir kez daha hayran kaldım.
Teşekkürler Stefan Zweig. Keşke böyle bir eser ortaya koyabilecek kadar büyük acılar çekmeseydin. Ama yine de teşekkürler.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,6bin okunma
Stefan Zweig’ın hayatını daha sonra okumuştum. Özellikle Satranç’ı yazdığı dönemi okuyunca eserin insanın kalbine niye öyle saplandığını anladım. Zweig’ın eserlerini başarılı kılan yaşadığı zorluklar aslında. Bu eseri dünyanıza katmanıza sevindim ✨
Gerçekten mi? Okuduğumda acaba filmi var mıdır diye düşünmüştüm. İşlenebilecek tüm güzel temaların toplamı bu kitap. Başarılı bir yapımla eminim çok güzel bir filmde de hayat bulmuştur