Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Jung'dan beri biliyoruz; Üç evre birbirine yakındır; çocukluğun evreni, ilkelin evreni, deliliğin evreni. Belki bir de sanatçının, özellikle şairin evreni. Klasik mantığın yöntemini aşmak şartıyla. Yani, çocuk eşittir ilkel, şair eşittir deli değildir... olabilir, o başka. Bu evrenlerin ana ortak özellikleri nelerdir: birincisi canlıcılık. İlkel için doğal canlıdır ve kendisi ile doğa arasındaki geçişkenlik yeğindir. Büyü, geçişkenliğin mayasıdır. Bu geçişkinliğin dili şiirdir. Ritüel daireseldir. İnsan doğanın bir ürünüdür. İnsan doğanın bir parçası mıdır? İnsan türünün serüveninde, bir inkarın; doğanın parçası olmadığı, onu aşabileceği, aşması gerektiği ile biçimlenen bir imkanın yeri büyüktür. Doğadan kaçış, ruh sağlığımıza izleri kökten yaşayan, olasılıkla İlker reflekslerimizden bir çoğunu mayasında bulunan bir çerçeveyi sunar. "Dövüş ya da kaç!" İnsan teki doğayla barışa daha yakın bir birimdir. Ne zaman?... Toplumdan kaçtığı zaman. Kaçış türleri de, işte içi kapanmadan, otomatik itaate kadar sallanıp durmaktadır. Katatoni, Batı'da hemen hiç görülmez. Belki de, Batılı için, artık kendinden kaçış yanılsamasını üretecek tanımlanabilir bir toplumsal organizasyonunun olmadığının, toplumun, bir ideal olarak zaten atomize edildiğinin en acı kanıtlarından biri budur. Akıl hastasının düşünce biçiminde canlılığın işaretlerini sıkça rastlanır. Çevredeki her şeyin bir tehdit haline geldiği paranoid durumlarla ilkelin doğanın ortasındaki çaresizliği, korkusu arasında kalıtsal bir bağ sezilmektedir. Hemen herkesteki tımarhane tahayyülünün bir parçası da, bir taşın, nesnenin etrafında dönen dönenin akıl hastalarıdır...Daire, mükemmelidir. Yeryüzündeki kusursuzluğun, güvenliliğin sembolüdür. Mandala, daire figürü, birçok kültürde sağlıklılığın, bütünlüğün koruyucusudur. Kırılmış ömürlerin dönerek tamamlanma arzusu..
Sayfa 82
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.