Canevimden baktım sana İstanbul!
Rüzgârların anamın duası kadar serin.
Beyaz şamdanlar gibi yükseliyordu
İnce kalem kalem minarelerin.
Bir sabah vapurlar alıp getirdi beni
Güneşteydi rengi narın.
Şadırvan şadırvan aktı içime
Masal güzelliği surların.
Kiraz dallarına benzer incecik, nârin
Bir kız vapurda gelip yanıma durdu,
Saçlarından, gözlerinden, dudaklarından
İstanbul esiyordu.
Canevimden baktım sana İstanbul!
Demli çaylar gibiydi uzaklarda Emirgân,
Türkülerde yağmur yağmur Üsküdar
Dualarda sımsıcak Eyüp Sultan.
Renkli resimler gibi işlenmiş, ince
Çeşmelerin vardı senin.
Durdum gölgesinde şair gönlümce
Öptüm taşını çeşmenin.
Bir sıcak selâmla gelir uzaktan
Vapurlar, mavnalar, tramvaylar.
Ve bir eski türküyle alıp gider gönlümü
Sultan duruşlu yalılar, padişah bakışlı saraylar.
Beyazıt Camii'nde bir namaz kıldım
Safların ardında garipsi, mahzun.
Sen bin yaşa sımsıcak dualarda
Ey destan şehri yurdumuzun.
•
Yavuz Bülent Bakiler
***
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
•
Bir güneş yüzlü melek gördüm ki cihan onun aynıdır
O kara sümbülleri aşıklarının ahıdır
O nazlı servi parlayan bir ay gibi karalar giyinmiş
Sanki güzellikte Frenk ülkesinin padişahıdır
Zünnarın düğümüne gönül bağlamayan kimse iman ehli olamaz
O aşıkların yoldan çıkmışıdır
Gamzesinin öldürdüğüne dudakları canlar verir
Galiba o can bahşedicinin yolu İsa’nın dinidir
Ey Avnî! Sevgilinin sana ram olacağını sanma
Sen İstanbul padişahısın o Galata’nın şahıdır