Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
78 günde okudu
spoiler içerir*
Kitabın birinci bölümünde maymunların beyninin hızla değişmekte olduğundan yola çıkılarak nöropilastite adlı bilim dalının oluşumuna değinilmektedir. Beynin büyüyen alanı olan hipokampüsün küçülme nedeninin yaşın büyümesi ile değil aslında beynin kullanımının azalmasıyla ilgili olduğu gözlenmiştir. İnsanlar öğrendikçe beyinler kendilerine yeni yolaklar bulur ve bağlantılar geliştirir. Bu sayede hipokampüs büyür. Öğrenme işlevi azaldıkça ise oluşturulan yeni yolaklar kaybolmaya başlar ve bağlantılar ise zayıflar. Kişiler çalıştıkları konuyu zor bulduklarında çaba göstermek ve kendilerini zorlamak yerine zeka seviyelerinde bir kusur aramaya başlar ve çeşitli bahaneler üretirler. Ama bu sabit zihin yapısından çıktıktan sonra bilişsel aktivitelere yoğunlaşırlar ve bilgilerini yapılandırarak anlamlandırırlar. Sabit beyin düşüncesinin farklı bir alanına bakacak olursak ‘doğuştan yetenekli’ olan öğrenciler de bu doğrultuda yetiştirilirler ve öğrenciler üzerinde çok olumlu bir etki oluşturduğu söylenemez. Doğuştan yetenekli olduğu düşünülen öğrenciler, çaba sarf etmek istemezler ve zorlanmayı da beklemezler. Zorlandıkları bir durumla karşılaştıklarında ise çabalamama, vazgeçme ve kendi zekalarını sorgulama durumu başlar. Doğuştan var olan öğrenme potansiyelini yeteneğe bağlar ve bu durum oldukça yıkıcıdır. İkinci bölümde ise zorlanmayı ve hatalarımızla barışmamız gerektiğinden bahsedilir. Hata yaptıkça öğrenme olanağımız artar ve her öğrendiğimiz şey için beynimiz daha aktif çalışmaya başlar. Hipokampüs büyür ve beyin yolakları artar, bağlantılar güçlenir. Buradan hareketle öğrencilerin kendilerini zorlayan alanlarda çalışma yapmasının onların beyin gelişimi için çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda zorlandıkları bir konu üzerine çalışırken hata yapmaktan korkmamalıdırlar. Hatalarının onları asıl geliştiren olgu olduğu akıllarından çıkmamalıdır. Bu süreç tam olarak hedefe yönelik ama hatalardan yalıtılmış bir sistem değildir. Hata odaklı bir süreçtir. Hataların değerini öğrenmek gerekir ve bu çok özgürleştiricidir. Aslında yanlış olarak gördüğümüz bir durumun olumlu yönlerini görmeye başlamak, başarısızlığa farklı bir bakış açısı sunmaktadır. ‘Başarısızlığın nasıl ele alındığı, sınırsızlığın kalitesini belirler. Büyüme zihniyeti olanlar büyük zorluklar karşısında iyi bir yaklaşım benimseyerek birçok kez başarılı olabilir. ‘ Aslında bireyler zorlanmanın öğrenme sürecindeki olumlu yansımasına odaklandıklarında öğrenmenin kalıcılığı da artar. Olumsuzluklara olumlu yaklaşmaya başlarlar. Bilmemekten korkmazlar aksine belirsizliği paylaşmaya açık hale gelirler. Bu süreç özgürleştirici, aynı zamanda da sınırsızlığa yaklaştırıcıdır. Üçüncü bölümde zihnimizde oluşan algıları değiştirmek üzerine bir yaklaşım benimsenir. Zihin yapısındaki iyileşme; hem bedende hem de zihinde olumlu değişimler oluşturmakta ve işlevlerini geliştirmektedir. Bu alanda iki kavram karşımıza çıkmaktadır. Sabit zihin ve büyüme zihni. Sabit zihniyete sahip bireyler; zayıf hissederler ve saldırgan davranışlar ortaya koyarlar. Büyüme zihniyetine sahip bireyler ise herhangi bir tartışma ortamında daha az saldırgan tavırlar sergilerler, nefret duyguları çok yüksek perdede değildir. Aslında kendimizle ilgili düşüncelerimiz beynimizin işlevine de etki etmektedir. Bu bulgu bizleri, kendimize inanmaya teşvik etmelidir. Yaklaşımımız sayesinde beyin yapımızı efektif hale getirebilir. Akabinde yaratıcılığımız ve problem çözme becerilerimiz de artma eğilimi gösterir. Dweck'in araştırmalarına göre, yetenek ve kabiliyetlerimize yaklaşım biçimimiz potansiyelimiz üzerinde muazzam bir etkiye sahip. Bazı insanlar, onun tabiriyle, "gelişme odaklı zihin yapısı" taşıyor. Bu kimseler her şeyi öğrenebileceklerine inanıyorlar, ki doğrusu da bu. Bazı insanlarsa "sabit bir zihin yapısı" taşıyor. Zekâlarını az ya da çok belirli seviyede sabitlenmiş olduğuna, yeni şeyler öğrenebilecek olsalar bile temelde sahip oldukları zekâyı değiştiremeyeceklerine inanıyorlar. Onlarca yıllık araştırmalar sonucunda Dweck'in gösterdiği gibi, bu inanışlar neyi ne kadar öğrenebileceğimizi ve hayatımızı nasıl yaşayacağımızı belirliyor. Bu noktada çocukların ebeveynlerinin övgülerinin olumlu olmasının yanında daha çok zarar verdiği gözlenmektedir. Çocuklar ailelerinin övgülerini yitirmemek adına daha kolay ve yoğun olarak zihinsel aktivite gerektirmeyen çalışmalarla ilgilenirler. Aslında öğrenciler, beynin çaba ve zorluklarla gelişen bir organ olduğunu kabul etseler öğrenme sürecine olan yaklaşımları da değişecektir. Dördüncü bölümde bağlantılı beyin konu başlığı altında çalışmalar aktarılmıştır. Öğrencilerin büyüme zihniyeti geliştirmesi için, öğrenme potansiyellerini görebilmelerini sağlayan verilere yer verilmeli ve bu doğrultuda mevcut eğitim şekli de düzenlenmelidir. Yeni bilgi öğrenmek, yeni yolakların oluşması anlamına gelir. Var olan yolaklarla yeni açılan yolaklar arasında bağlantı kurabilmek ve bu bağlantı sonucunda yeni bir bilgi ortaya koyabilmek yolak bağlantılarının güçlendiği anlamına gelir. Bu süreç sonucunda öğrenme daha kalıcı bir boyuta ulaşmış olur. Bu noktada birbirlerinin yerini tutabilen, kavramlarla eşleştirilebilen temsiller öne çıkmaktadır. Çoklu temsiller aslında keşfetme duyumuzu da geliştirmekte oldukça önemli bir rol oynarlar. Konu içerisinde açacağımız yeni pencere çok yönlü çalışma metodudur. Metot bağlamında günlük hayat ilişkilendirilmesi önemlidir. Farklı yöntemlerden de yararlanma noktasında çeşitlilik vardır ve bu durum da yaratıcılığı geliştirir. Aynı zamanda sınırsız olma noktasında da önem taşır. Çok boyutlu bir yaklaşımla çalışmanın olumlu yanlarından bir tanesi ise engeller ve olumsuz durumlarla karşılaşıldığında alternatif yöntemler geliştirme noktasındaki avantajlarıdır. Zihniyet ve çalışma metodu değişikliği sosyal hayatımızda daha özgüvenli bireyler olmamızı, esnek öğrenmeye ve genel anlamda esnekliğe olanak sağlar ve memnuniyetimizin de gelişmesine katkıda bulunur. Büyüme zihniyeti olumsuz bir durumu dahi olumlu bir alana yönlendirmektedir. Öğrencilere ve aynı zamanda bireylere keşfetmek için apayrı bir alan açmaktır. Beşinci bölümde ise hız ve esneklik dengesi üzerine çalışılmıştır. Hızın önemli olduğu fikrini bırakarak öğrenme eylemine derin ve esnek düşünme alanı olarak yaklaştığımızda dünyaya bakış açımızda gelişir. Hızlı düşünmek, hızlı yaşamaktan ziyade yavaş ve derin düşünmenin önemine odaklanmak gereklidir. Bu noktada önemli olan konular arasında derinlemesine bağlantı kurabilmek ve anlamlandırmaktır. Bir önceki bölümde değinilen Çok boyutlu öğrenme metodları, sığ ezber ve klasikleşmiş yöntemlerden çok daha etkilidir. Bizler kavrayıp anlamlandırmaktan çok ezberciliğe önem verdimiz takdirde, yavaş ve derin düşünenleri öğrenme ortamından uzaklaştırmış oluruz. Bu durum da öğrenme sürecinden kopukluğa yol açmaktadır. Başa açıdan baktığımızda, derin kavrayışa ulaştıracak yaklaşımlardan yoksun kalan ezber yeteneği yüksek öğrencilerin öğrenme sürecini de baltalamış oluruz. Öğrenciler matematiğe kavramsal olarak yaklaşıldığında, yani fikirlere farklı perspektiflerden bakıp sayıları esnek bir de kullandıklarında, beyinde sıkıştırılabilecek kavramlar yaratan kavramsal bir anlayış geliştiriyorlar. Öğrenciler matematiğin ezberden baret olduğuna inandığında ise, daha sonra sıkıştırılabilecek kavram- al bir anlayış geliştirmezler veya kavramlar oluşturmazlar." Beyinde, sıkıştırılmış kavramlar yerine, ezber bilgiler yer aldığında matematik daha ziyade, tıpkı öğrencilerin gözündeki gibi, üst üste yığılmış çık çık bitmeyen basamaklardan oluşan bir merdivene benzer. Fikirler ve ilişkiler üzerine düşünmenin başarı artışıyla sonuçlandığı gözlemlenmektedir. Esnek düşünmeyi içselleştirmek bu noktada fazlaca önem teşkil etmektedir. Altıncı ve son bölümde ise işbirliğin sınırsızlık kavramına değinilmiştir. Bu noktada insanlarla ve çok sayıda fikirle bağlantı kurmaya odaklanılmaktadır. Başka birinin fikirleriyle bağlantı kurduğumuzda beynimizi, anlayışımızı ve bakış açımızı geliştiririz. Zihni açmak içinse farklılığa değer vermeyi öğrenmeye ihtiyaç vardır. Bu da ortaya çıkan işte birbirini takdir etmek ve iş birliği sürecinde yönetilen öğrenme sürecinin başarıya yaklaşma noktasında önemlidir. Başkalarıyla dayanışma kurmak, onları dinlemek ve onlardan öğrenmek hayatı ve zihni iyileştiriyor. Bir sorunla karşılaşıldığında ise farklı bakış açılarının birleşmesiyle çözüm yollarının çeşitliği artıyor. Her şeyi biliyormuş gibi yapmak yerine belirsizliği kabullenip yeni yaklaşımlar geliştirmek insanlar arasındaki ilişkileri de iyileştirmektedir. Belirsizlik öğrenme arzusuyla birleştiğinde iyi bir yaklaşım haline gelmektedir. Buna karşın insanlar zihniye beyin büyümesi, çok boyutluluk ve zorlanmanın değeri hakkında bilgi edindiklerinde, genellikle kilitleri açılır, sınırsızlık bakış açısı edinerek yargılanma korkusundan yavaş yavaş da olsa sıyrılırlar. Bunun yerine açıklığı ve belirsizliği kucaklayarak başkalarıyla dayanışma içinde biçimleri insanlara ve fikirlere sınırsızlık yaklaşımıyla başlar. Sonuç bölümünde farklı görüşlerin ve algılarımızı yönlendirmenin hayatımıza ve düşünme biçimimize etkisini gözlemlemekteyiz. Sınırsız olmak dirayet sergilemekten, kendini zorlamaktan farklıdır. Zihin ve beden özgürlüğü ve yaşama yaratıcılık ve esneklikle yaklaşmak adına herkes için yararlı olduğuna inanıyorum. Hayata sınırsızlık bakış açısıyla yaklaşan insanlar da elbette azimli ve kararlı olur, ancak tek bir yola baş koymaları gerekmez. Özgürlük ve yaratıcılık dirayeti beraberinde getirebilir, ancak tek başına dirayet özgürlük veya yaratıcılığa yol açmaz. Olumlu yaklaşım ise bir seçim meselesidir. Yapamayacağımız şeylere odaklanıp yapabileceklerimizi kaçırmaktan bizi kurtarır. Bir şey yapamayacağımıza inandığımızda, sınırlayıcı fikirlerimiz genellikle kendini gerçekleştirir; bir şey yapabileceğimize inandığımızda ise genellikle yapabiliriz misyonu ile hareket edilmekte ve bu düşünce istemeden de olsa bizi yönlendirmektedir. İnsanların yeterince iyi olmadıkları fikrinden vazgeçmeleri ve zorlanmanın beynimiz için iyi olduğunu kabul etmek ve düşünce anlamında olumlu bir yaklaşım benimsemek oldukça önemlidir. Sınırsız olmanın bir diğer önemli anahtarı hayatı çok boyutlu bir gözle bakmaktır farklı ve yaratıcı düşünmenin ve değişimi benimsemenin yanı sıra sınırsız olmanın bir diğer önemli parçası da insanlarla farklı dayanışma yöntemleri kurabilmeyi içerir. Bunu yapmanın verimli bir yolu bir uzman gibi davranmak yerine emin olmadığımız zamanlarda bile fikirlerini paylaşmayı istekli kimselerle etkileşime girmektir. Zorlukları ve başarısızlığı kucaklayın ve insanların yolunuzu tıkamalarına izin vermeyin. Sınırlı bir hayat kabul etmeyin, kötü giden şeylere bakmak yerine ileriye bakıp öğrenme ve gelişme fırsatları konusunda olumlu olun. Belirsizliği onlarla paylaşın ve farklı düşünmeye yollarına açık olun. Düşünmenin, görmenin ve çalışmanın çeşitli yollarına değer verin problem çözmenin en güzel yanı çok boyun boyutluluktur herhangi bir problemin görülebilmesi veya. Başkalarının kilidini açın ve hayatlarını iyi yönde değiştirebileceğinizi bilin onları da sizden ilham olarak başkalarının hayatlarını dokunacaklardır. Kendiniz ve öğrencileriniz için en iyiyi hedefleyin en iyiye ulaşabileceğimizi bilmek belki de her şeyden önemlisi başarıya ulaşamadığımız zamanlarda olur, bunda sorun yok, ama her zaman yolculuğa çıkmaya hazır olacağız. Özellikle de o yolculuğa koyulurken edildiğimiz perspektif gerçekten sınırsızsa… Beynimizin sabit olmadığı, zekamızın doğuştan gelmediği aslında daima geliştirilebileceğini ve yenilenebileceğini anlatan; Sınırsızlığı iliklerime kadar hissettiğim bu kitap okuma sürecim boyunca bir başucu niteliğindeydi. Hem eğitim hayatımda hem de meslek hayatımda rehber görevi üstlendi. Sadece teorik alanıyla ele alınmadan tek tek örnekler ile açıklanan, çeşitli stratejiler ortaya koyan müthiş bir çalışma. Bu kitaptan sonra gerek akademik gerekse günlük hayatta karşılaştığımız zorluklara bakış açımı değiştirdi. Yaşadığımız tüm zorlukların aslında zihinsel ve bireysel gelişimimi derinden etkilediği düşüncesi ile hareket etmeye başladım. Hata ve başarızlıklara olumsuz açıdan bakmayı bıraktığımızda da sanırım öğrenme sürecimizin verimliliği kökten bir değişime uğrayacak. Bu kitabı eğitimci ve ebeveynler başta olmak üzere sınırsız zihin dünyasına girmek isteyen herkese tavsiye ediyorum. Sözlerimi kitaptan bir alıntı ile bitirmek istiyorum: 'Şöyle olabilirdi, böyle olabilirdi demenin bir anlamı yok. Geçmiş yaşandı ve değiştirilemez; sadece kabul edilebilir. Yapamayacağınız şeylere değil, neler yapabileceğinize baktığınızda hayat çok daha basit ve çok daha keyifli oluyor. Her gün güzel bir gün.' -Henry Fraser
Sınırsız Zihin: Sınırları Aşarak Öğren, Yönet Ve Yaşa
Sınırsız Zihin: Sınırları Aşarak Öğren, Yönet Ve YaşaJo Boaler · Koç Üniversitesi Yayınları · 2022168 okunma
·
203 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.