Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Destansı, Derin ve Tüyler Ürpertici
İyinin ve Kötünün ötesinde, Nietzsche'nin anlatım olarak daha derinleştiği, ve kavramsal yargılarını daha sağlam bir zeminde ifade ettiği bir kitap olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlaşılması ilk elden zor olduğu için çeşitli notlar ve izlek yolları oluşturarak kendi gözlemlerimi ve düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım. İyinin ve Kötünün ötesinde hangi konuya açıklık getirmeye çalışıyor? Nietzsche ilk bakışta, Hıristiyan köle ahlakı ile antik dönemin efendi ahlakı arasında bir ayrıma gidiyor. Burada kitap boyunca göreceğimiz üzere hıristiyan köle ahlakı kötü bir tecelli olarak "iyi" ahlaka sahip efendi ahlakını yozlaştırmış ve gözden düşürmüştür. Böyle bir ortamda yeni bir ahlaki devrimin gerekliliği üzerinde durur Nietzsche. Kitapta Darwinci bilim modern dünyanın güç istenci olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kitapta yoğun olarak adı geçen güç istenci Darwinizm'in bir uyarlaması olarak günümüze aplike edilmektedir. 19. yy' da "TANRI ÖLDÜ" Tanrı öldü demek; iktidarın, babanın, efendinin ölmesi demekti. Bu erkekliğin de feminizasyonu olarak muğlak bir cinsiyetler hiyerarşisi oluşumuna kaynaklık etmiştir. Bana kalırsa İyinin ve Kötünün ötesinde kitabının yapmaya çalıştığı biricik amaç "olan" ve olması" gereken arasındaki belirsiz sarkacı mümkün mertebe nötralize edip hadımlaştırmaktır. Yani burada radikal bir kopuşun olması gerektiğini dikkatli bir gözle incelersek anlıyoruz. Olan değişmez bir yapıda olduğu için olmalı değişmelidir. Peki bu ayrım nasıl açığa çıktı? İdealistler, hıristiyan metafiziğini reddedip, hıristiyan ahlakına sıkı bir şekilde tutundular. Yani olan, burada gözlemlediğimiz görünüşler dünyası yerini platonik bir kurgu ihtiyacına, başka bir dünya özlemine bırakmıştır. Olması gereken, olan ile mesafeyi açıp kendi zafer bayrağını çekmiştir. Şimdi kitabın içeriğiyle ilgili olarak çeşitli izlek yollarına bakalım: Kitabın 1. bölümü teorik felsefe geri kalan kısmı da pratik felsefe olarak ikiye ayrılabilir. İlk bölümde Nietzsche tıpkı Marx gibi felsefeyi yeniden yorumlama görevini üstlenir. Felsefe'nin artık teoriler yığını halinde birbirini yıkıp yeniden yaratan bir lafazanlık kümesi olmaktan çıkıp, bizzat reel hayata dokunan, müdahele eden bir etik durumuna yaklaşması gerekmektedir. Könisberg'in büyük Çinlisi Kant, her ne kadar büyük bir filozof olsa da gerçek bir filozof değildir Nietzsche'ye göre. Bu yönüyle felsefe artık epistemolojiye indirgenemez çünkü hakim dünya başka bir ontolojik zemine sahiptir. Eser "hakiki ve "görünüş" dünyası arasındaki ikiliğe vurgu yaparak başlar. Ancak bu karşıtlık pratikte hiçbir değer arz etmemektedir. Değerlerin karşıtlığı derken, en üst seviyede konumlandırdığımız ahlaki bir kıstas ya da meziyet neden en aşağı da bulunandan daha değerli olsun? Bu yukarıda dile getirdiğim gibi olan ve olması gereken arasındaki çatışmanın bir boyutudur. Bu noktada Nietzsche mutlak anlamda değerlerin bire bir karşıtlığı ilkesine inanmamaktadır. Niteliksel olarak birbirlerine üstünlüklerinden söz edilemez. Örnek vermek gerekirse Platon değişmez formlardan oluşan hakiki bir dünya varsayımında bulunmuştu. Değişim ise salt bir görünüme haiz biçimde açıklanarak üstü örtülmüş oldu. Hıristiyanlar, acıdan ve ölümden son derece ürküyorlardı. Onlarda olan gerçekliğin bütün hiddeti ve ıstırabından kaçınarak olması gereken idealin özlemini yaratıp öteki dünya tasavvurunda bulundular. Böylece acının, kederin bir gün son bulacağı, hatta mükafatlandırılacağı bir zemin yaratmış oldular. TAM BU NOKTADA, şu soruyu sizler de düşününüz. - Gerçekliğin nasıl olduğunu, olması gerekenden yola çıkarak keşfedebilir miyiz?(Ha gayret Müslümanlar!) PRATİK FELSEFE Nietzsche'nin pratik felsefesi- sanatsal, dini, toplumsal, siyasi temalarda eleştirel bir tavır takınarak yeni bir kültürel inşa sürecine girmesi bakımından son derece önemlidir. Filozof çağının vicdan azabıdır der Nietzsche. Alacalı binektir ve sürüye aittir. MODERNLİĞİN ALACALIĞI Büyük insanlık gemide güverte yolcusu tirende üçüncü mevki şosede yayan büyük insanlık. Büyük insanlık sekizinde işe gider yirmisinde evlenir kırkında ölür büyük insanlık. Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter pirinç de öyle şeker de öyle kumaş da öyle kitap da öyle büyük insanlıktan başka herkese yeter. Büyük insanlığın toprağında gölge yok sokağında fener penceresinde cam ama umudu var büyük insanlığın umutsuz yaşanmıyor. Nazım Hikmet'in şiirindeki gibi kostümler, yeni tatlar ve dekorlar dener modern dünyanın maskeli insanları. Bir gün vatandaş ertesi gün HAYMATLOSTUR. Barok evlerden çıkıp ROKOKO hayallere doğru sürüklenir; Melez ruhlu, kısır, yavanoğlu insan! Ancak ne acıdır ki bizde farklı seslilik, çok kültürlülük, ADINA TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKEZ dedikleri sözde SAYISAL yığın hiçbir harmonik kamusal kültür yaratamamanın ve ortak bir söylem geliştirememenin sancısını yaşamaktadır. Nietzsche'nin ÜST İNSANI tam da farklı bireysel özellikler temelinde ortak bir toplumsal ses ve reel politik meydana getirebilecek olan insanları temsil ediyordu. BİR ANALOJİ kurmama izin verin: Nasıl ki futbol takımı oyuncuları farklı yetenekte ve bireysel özelliklerde olmasına rağmen ortak bir takım oyunu meydana getiriyorsa yeni dünya insanı da bu ulusal payandaları aşıp yeni bir varlık inşasına doğru hareket edecektir. PEKİ BİZ İYİNİN VE KÖTÜNÜN ÖTESİNDE -ADINA CUMHURİYET DEDİĞİMİZ AYDINLANMAYI -ADINA GERİCİLİK DEDİĞİMİZ OSMANLIYI Kendi mirasımıza teşne olan bütün değerleri iyi ve kötü, temiz ya da mayınlı arazi demeden sentezleyip gerçek TÜRK'Ü yaratabilecek miyiz?
İyinin ve Kötünün Ötesinde
İyinin ve Kötünün ÖtesindeFriedrich Nietzsche · İş Bankası Kültür Yayınları · 20174,685 okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.