Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

90 syf.
·
Puan vermedi
Kuşkusuz pek çok kitabın toplumsal düzeni yıkıcı etkileri var.
Yaşamımızın kıymetini biliyor muyuz? Yoksa her günümüz birbinin aynı mı geçiyor? Belki de bu günümüzü geri getirme şansını elde etmek isteyeceğimiz zamanlarımız olacak. Ve geçmişin herhangi bir yerine özlem duyacağımız günlerimiz.. Victor Hugo'nun en ses getiren eserlerinden biri olan "Bir idam mahkûmunun son günü" adlı kitabı, sizi âdeta bir mahkûmun gözünden idam sehpasına götürüyor ve halkın sevinç çığlıkları arasında, size o anı bire bir yaşatıyor. İşlediği bir suç üzerine idam cezasına çarptırılan bir mahkûmu okuyoruz. Bu adamın altı haftalık bir süresi var. Hapiste geçen zamandan idamına kadarki süreçte bütün duygu ve düşüncelerine, korkularına ve son ana kadar diri tuttuğu umuduna tanıklık ediyoruz. Ama kaçınılmaz son geldiğinde, onun yazgısını kimse değiştiremiyor.. İşte Victor hugo bu kitabı yazarak bunu değiştirmeyi umut etmiştir.. Bir gencin idamına şahit olan ve olaydan çok etkilenen Hugo, hiçkimsenin böylesi bir cezayı hak etmediğini ve bir ceza verilecekse bile bunun ölüm olmaması gerektiğini düşünür. Kitabı yazma amacı bu yasayı ortadan kaldırmaktır, veya en azından bir başkaldırı yaratmak. Ve bunu büyük oranda başarmıştır. Bu yasanın çoğu ülkede kalkmasında kesinlikle onun payını gözardı etmemek gerekir... Victor hugo kitabı yayınladığı zaman, kendi ismini kullanmamıştır, çünkü o donemde düşünce özgürlüğü diye bir şey yoktur ve kitapta eleştirdiği halkın ve ülkeyi yöneten kişilerin, bu kitabı ve kitaptaki düşünceleri nasıl bir şekilde karşılayacağını öngörmüştür... Zaten kitaba sonradan eklenen kısa bir bölümde Victor Hugo, kitap eleştirisi yapan insanları alaylı bir dille kaleme almıştır. Bir tiyatro oyunu halinde karşımıza çıkan bölümde "Bir idam makûmunun son günü" kitabının ne kadar korkunç ve iğrenç olduğunu, idam edilecek bir adamın bütün çektiği acıları ve yaşadığı içsel bunalımlarını kağıda dökmesinin kurallara ve ahlâka uygun olmadığını, ölüm cezasına karşı çıkmanın yanlış olduğunu ve bir kitapta bu tarz şeylerin değil, romantik ve duygusal şeylerin işlenmesinin daha iyi olacağını savunan birkaç kişilik bir grubun konuşmalarını yazmıştır.. Hugo, ölüm cezasını sevinçle karşılayan ve büyük bir coşkuyla seyreden halkı çokça eleştirmiştir kitapta. En kötü suçları işeyenlerin bile ölüm cezasını hak etmediğini, ölüm emrinin, tek bir insanın sözüne bakmaması gerektiğini savunur... Ayrıca idam edilenlerin geride kalan yakınlarını ne kadar üzdüğünü ve ölüm emrinin geride ne kadar büyük bir yıkım bıraktığını gözler önüne serer.. "Yanılgılarından kurtulmalarını sağlayacak olan bu sayfalar belki bir gün yayınlandığında onları zihnin acı çekişi gibi daha önce hiç kafa yormadıkları bir konuyu bir an olsun düşünmeye yöneltecek. Neredeyse hiç acı çektirmeden bedeni öldürmekle övünüyorlar. Hey! İşte bundan söz ediliyor! Manevi acının yanında fiziki acının ne önemi var? Dehşet ve merhamet, yasalar böyle yapılmış! Bir sefilin son sırdaşı olan bu anılar belki de günün birinde onlara bazı katkılarda bulunacak ... Yeter ki çamura bulanmış bu kağıt parçalarına ölümümden sonra rüzgar bir oyun oynamasın ya da bu sayfalar bir zindan bekçisinin penceresinin kırık camına yıldızlar gibi yapışıp yağmurun altında çürümesin."(11) Şüphesiz bu kitabı anlatabilek binlerce kelime vardır ancak ben bu kadarını aktarabildim.. Ne yazsam eksik kalacak sanki, o derece müthiş bir zihniyet ve cesaretle yazılmış. Okuyanlar beni anlayacaktır muhakkak... Bir sonraki incelemede görüşmek üzere. "SAAT DÖRT" **** -Bir ölüm kararı soğuk ve yağmurlu bir kış gecesi, meşalelerin ışığında, kasvetli ve karanlık bir salondan başka bir yerde açıklanabilir miydi? Ağustos ayında, sabahın sekizinde, böyle güzel bir günde bu iyi yürekli jüri üyelerinin böyle bir karar vermeleri imkansızdı! Ve gözlerim gidip gelip güneşte parlayan güzel sarı çiçeğe takılıyordu..(6) -Böylece bencilliklerin oluşturduğu bir bileşim en güzel toplumsal birliktelikleri yozlaştırıp yok eder. Beyaz mermerin içindeki siyah damar her yanı kaplar ve heykelinizi yeniden yapmak için her an yontu kaleminin altında bekler. -Ve düzenin cellatla birlikte yok olacağını sanmayın. Geleceğin toplumunun kubbesinin kemeri bu iğrenç kilittaşı olmadığı için çökmeyecek. Uygarlık birbirini izleyen bir dizi dönüşümden başka bir şey değildir. --Ama bu romanı hangi amaçla yazmış? -Ben nereden bileyim? -Sanırım ölüm cezasına karşı çıkmak için. -Eskiden, haftaların yıllar gibi geçtiğini hissettiğim için böyle diyorum, diğerleri gibi sıradan bir insandım. Her günün, her saatin, her dakikanın ayrı bir düşüncesi vardı; genç ve girişken zihnim beni eğlendirmek için bitmek tükenmek bilmeyen fantezilerini peş peşe, düzensizce önüme yuvarlamaktan keyif alır, hayatın o kaba ve ince kumaşını işlemelerle süslerdi. En esaslıları genç kızlar, heybetli piskopos cübbeleri, kazanılmış savaşlar, gürültülü ve ışıldayan tiyatrolar ve yine genç kızlar ve geceleri kestane ağaçlarının geniş dallarının altında yapılan hüzünlü gezintilerdi. Hayal gücüm hep bir şenliğin coşkusu içindeydi; istediğimi düşünebilmekte özgürdüm. Şimdi tutsağım. Bedenim bir zindanda demirlere bağlı; korkunç, kanlı, karşı konulmaz bir düşüncenin esiri! Tek düşüncem, tek inancım, tek gerçekliğim var: Ölüm cezası!(1) -İnsanların, içinde işe yarayan tek şeyin şu cümle olduğu bir kitap okuduğumu hatırlıyorum, insanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki?(7) -Herkes tarafından bu şekilde yüzüstü bırakılmışken içimde hissettiğim şiddetli ve bilinmeyen sarsıntıları neden kendi kendime anlatmayı denemeyeceğim ki? Kuşkusuz öykü çok zengin ve hayatını ne kadar kısa olursa olsun, şu andan son ana kadar hala onu dolduracak, bu kalemi ve mürekkebi tüketecek onca ürperti, onca korku, onca ıstırabım olacak. Zaten bu acılara katlanmanın en kolay yolu onları dilediğimce izleyip keyfimce tasvir etmek değil mi?(10) -Nasıl olur? Demek yaşamak istediğim tek yer olan o hafızadan şimdiden silindim!67 -Her ayrıntı bana kendi ıstırabını taşıyordu. Kelimeler bu duyguları anlatmakta yetersiz kalıyor.(74) -- Şapkaları çıkarın! Şapkaları çıkarın! diye bağırıyordu binlerce ağız hep birden. Adeta bir kraldım. O sırada ben de iğrenç bir şekilde güldüm ve rahibe: - Onlar şapkalarını çıkarıyor, ben de kellemi, dedim.73 -Ne yazık! Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda durup size bakar; cevap verir, konuşurken, sizi tanımadığını fark etmek! Sadece onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek kişi olduğunu anlamak!(67) -Bir an için bile olsa kendilerini giyotin sehpasına çıktığında ağır bıçağın etini ısırdığı, sinirlerini kopardığı, omurgasını parçaladığı birinin yerine koydular mı? Ama nedir ki? Yarım saniye! Acı yok olup gidiyor ... Dehşet verici!(61) -Onca yıl boyunca masumiyet ve mutlulukla geçen hayatımın ardından düştüğüm bu hali bir gün okuyan biri çıkarsa bir suçla başlayıp bir idam mahkumiyetiyle sonlanan bu lanetli yıla inanmak istemeyecek, bu hayat ona birbiriyle tamamen tutarsız iki evreden oluşmuş gibi görünecektir. Ve yine de sefil yasalar ve sefil insanlar; ben kötü biri değildim!(58) -Güzel çocukluğum! Neşeli gençliğim! Ucu kana bulanan yaldızlı kumaş. O zamanla şu an arasında bir başkasının ve benim kanımın oluşturduğu bir ırmak var.(58) -Ah! Bir hapishanede olmak ne büyük bir alçalma! Burada her şeyi kirleten bir zehir var: Burada her şey, on beş yaşında bir kızın şarkısı bile yozlaşıyor! Burada bulduğunuz bir kuşun kanadında çamur vardır; koparıp kokladığınız güzel bir çiçek iğrenç kokular yayar.(31) -Bu iğrenç sözcük zihnimde belirsiz, bulanık ve bir o kadar da kasvetli hayaller yaratıyor. Her hecesi düzeneğin bir parçası gibi. Kafamda canavarı andıran o sehpayı bir inşa edip bir yıkıyorum.(48) -İnsan içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır.(54) --Ama kral kızıyor Ve yemin ediyor tacı üzerine Beni dans ettireceğine Darağacının tepesinde..(30)
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023120bin okunma
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.