Kitabın başı ve sonu hiç olmayabilirdi bence. Satırlarda kayboldum, çok sevdim.
Şöyle konuşuyor kitap benimle;
Yolun başında bir hakikat âşığı, ötelerden Bağdat'a bir çağrı;
"Yâ Şah-ı Geylânî... Elimi tut ki sana 'elleri tutan' desinler."
Buhara'dan bir cevap yankılanıyor;
"Nakşettiğime dokun ki sana da 'Şah-ı Nakşibend' desinler..."
.
.
Yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım.