Biraz Kitap Konuşalım mı...??
❝İnsanoğlu sapkınlıkta ileri gittiğinde, dolunay doğacak ve yeni doğan masumlar yok olacak! Sadece üç kişi bu laneti yok edebilir; Şifa, Dün, Yarın...❞
Lanetli kehanetler, zamanda yolculuk, kanlı cinayet, ve gizem dolu bir geçmiş'in sırlarını keşfetmeye çıkan bir grup genç.
Kaderin ağları bu üç genci ne gibi maceralara sürükleyecek? Bilinmeyenin verdiği heyecanla sizi muhteşem bir yolculuk bekliyor...
Tanıtım bülteninden daha clickbait'li bir tanıtım yaptım :D
Gizemli konuşmayı beceremiyorum bu yüzden dümdüz devam edeceğim :))
Arkeolog olan Faruk Nam, Kapadokyada yaptığı bir kazı çalışması sonucunda MÖ 2500lü yıldan gelen bir tablet bulur. Tablet incelemenin başındaki kehaneti içermektedir. Bu laneti çözebilecek üç özel yetenekli kişi: Yarın: Santo, Dün: Igor, ve Şifa: Sedef'tir.
Yarın'ın gücü geleceğe gidebilmek, Dün'ün gücü geçmişe gitmek ve Şifa'nın da gücü canlı/cansız şeyleri iyileştirebilmektir.
Bu kadar özet sanırım yeterli olacaktır.
Bundan sonrasında kitap hakkında kendi yorumlarımı anlatacağım, eğer kitap ilginizi çektiyse ve okumayı düşünüyorsanız incelemenin bundan sonraki bölümlerini okumamanızda fayda var. İşin içine spoiler karıştırmış olabilirim. Uyarmadı demeyin :D
____________________________________
Öncelikle, kitabı çok beğendiğimi söylememe gerek yok herhalde :) Fantastik türü zaten favorim, ne olsa okurum, ama bu kitap gerçekten okunmaya değer. Ama yine de bir kaç naçizane görüşümü bildirmeden duramayacağım :))
Kitabın türü bilim-kurgu. Bilim kurgu demek yeni bir dünya, yeni bir düzeni sıfırdan yaratmak demek ve bunu 150 sayfada yapmak gerçekten zor. Şeyma ablam bunu becermiş ama bilim kurgu kitapları genelde ya seri olur ya da kütük gibi 500-600 sayfa olur ya. Ondan bu minik kitap bana yetmedi sanki :D
Kitabın konusu ve içeriği dolu dolu yani pek âlâ daha uzun bir eser olabilirdi :)
Konumuz lanetin çözülmesi olabilir, ama gelecekte tasarlanmış olan o evreni biraz daha tanısak hiç de fena olmazdı bence.
Biraz da dünyanın 2156 yılındaki halinden bahsedelim... Günümüzden tamamen farklı bir dünya, genellikle bilim-kurgu kitaplarında dünya gelişmiş olsa bile distopik bir havanın hakim olduğu bir atmosferle karşılaşırız. Ama bu sefer öyle değil, daha ütopik daha yaşanılabilir bir dünya'yla karşılaşıyoruz. Tabi bu sizin bakış açınıza bağlı bir durum :) Robotlar'ın insanlardan daha çok olduğu, her mesleği yapabildikleri bir dünya fikri sizi ürkütüyorsa; bu durum size ütopik gelmeyebilir :)) "Eğer burada okuduklarım doğru ise kesinlikle lanet ya da felaket olamaz. Sebep olduğu sonuçlar o kadar net ki, dünya ve insanlık bizim yaşadığımız zamandan çok daha iyi bir hal almış gibi görünüyor." (Bkz: syf. 46) Bu konuda Faruk'a kesinlikle katılmakla birlikte, birazcık katılmıyor da olabilirim... insanoğluyum ya ben de rahatlık batıyor :D "Lüks otel konforunda bir hayat var burada, gelecekte, ama samimi değil. Kendi hayatlarımız ve sorunlarımızla mücadele etmek bizim için hâlâ bir fırsat, burada sınav soruları çözülmüş haliyle elinde olan öğrenci gibiyim ve ben o soruların çözümüne tenezzül etmeden, kendi sınavımı kendim başarmak istiyorum. Belki bencilce gelebilir ama benim tercihim de kendi yaşantıma, hatta sorunlarla dolu mücadeleme geri dönmek."(Bkz: syf.54) Diyordu Igor. Eh, birazcık da ona hak veriyorum :)
Her şey içinde zıttını bulundurur ilkesi bu dünya'da da geçerlidir. Dünya gelişmiştir, insanlık ârâ ırk olmuştur, suç oranları sıfıra indirgenmiştir, küresel iklim bitmiş, doğa eski haline dönmüştür ama bir sorun var. Daha gelişmiş bir ırk için çabalerken, genlerde yapılan değişiklikler bir mutasyona yol açmıştır. İnsanlığın bazı şeyleri feda etmesi gerekmiştir. Artık ortalama bir insan ömrü 33 seneye düşmüştür. Hayat kısa kuşlar uçuyor... Ama bu gelecekte hayat daha da kısa... bunu istiyor muyuz?
Şimdi en sevdiğim konuya değinelim biraz:
Zamanda yolculuk ve geçmişte yapacağımız değişikliklerin yol açacağı paradokslar...
Faruk laneti aktif hale getirmekten kendini sorumlu tutar ve çözüm olarak, gençlerden geçmişe (kazı'nın yapıldığı zamana) gidip kendisini öldürmelerini ister.
Peki; diyelim ki gençler Faruk'un isteğini yerine getirdiler. Ne gibi sonuç doğabilir?
Geçmişe gittiler. Tablet keşfedilmeden önce Faruk'u öldürdüler. Artık (şimdiki zamanda) Faruk yok, dolayısıyla tablette yok, tablet yoksa zamanda yolculuk da yok. Zamanda yolculuk yoksa Faruk da ölmedi ve lanette çözülmedi. Ama ortada ne Faruk var ne de tablet...
Sadece bu kitapta değil her "zamanda yolculuk" vakasında aynı çıkmaza giriyorum :D
Konuyu bilimsel açıdan ele alırsak, ve zamanda yolculuğun mümkün olduğunu varsayarsak; geçmişte yaptığımız değişiklikler paradokslara yol açamaz, (en azından bu evren için). Yaptığınız herhangi bir değişiklik farklı bir seçimdir ve başka bir olası evren yaratır. Olaylar kuantum fiziğine bağlanmadan konuyu kapatıyorum :)) Tabi bu bilimsel açıklamaydı, kitap bilim değil, bilim-kurgu olduğuna göre siz de olayı istediğiniz gibi kurgulayabilirsiniz :)
Evet şimdi de az buçuk karakterleri eleştireceğim... Şeyma abla sırf okurlar gıcık olsun diye karakterleri bu kadar aptal yazmış bence... Başka açıklaması olamaz. Ben olsam, dünya'nın kaderini kadar ruhsuz, enerjisiz, işe yaramaz insanlara bırakmazdım :)
Sedef'ten başlayacağım... Bir insan ancak bu kadar itici olabilir. Gereksiz sinirleri, kaprisleri, kendini beğenmişliği, laubaliliği ve ukalalığı insana sinir krizi geçirtecek türden. Köy yanarsa ben saçımı tararım misali biri. Dünya lanetlenmiş, bu kız hâlâ 'eski yaşamımıza dönelim, özel hayatımda yarım kalan işlerim var' diyor. Bu kadar fedakarlık hikaye kahramanı için bile fazla değil mi Sedefcim?? Bir de şifa gücünü hiçbir yerde kullanmadı. Hiçbir işe yaramıyor derken haklıydım yani.
Bir de Santo var. Hikaye tamamen onunla başlayıp onunla bitiyor, ama Santo bey'in bir işe yaradığını görmüyoruz. O da Igor da Sedef ne derse onu uyguluyorlar. Harry ve Ron'u Hermione'un yönetmesi gibi... Tek fark Herm zeki bir kızdı Sedef'se kesinlikle değil.
Igor, büyük anne olayını tahmin etti diye onu linçten muaf tutacağım. ( Kılpayı kurtuldu :D )
Kusura bakma Şeyma abla, ama bu üç aptalı alıp yerine beni koysan durumu daha güzel idare ederdim...
Faruk'un annesine değinmek bile istemiyorum. Ağzımı bozmayacağım güzel, edebi bir inceleme olsun istiyorum...
Hikayedeki tek makul karakter Faruk'tu o da sağlık sorunları sebebiyle bize katılamadı :) Alice de var tabii ama o da olay'ın çözümlenmesinde pek bir rol almadı.
Bu kadarcıkdı sanırım :)
Şeyma R.GZN... ablam yazmış diye demiyorum ama mükemmel bir kitap. En başta belirttiğim eleştiri (kitabın kısa olması) olmasa, tam puan hak edecek türden ama işte bu minnacık kurgu benim doymak bilmeyen okuma iştahımı tam anlamıyla tatmin edemedi :))
Ne desem bilemedim :) hiçbirine verecek bir cevabım yok. Beğenmene elbette çok sevindim. Okurken bizlere yaşattığın kıymetli anlar için müteşekkiriz ❤️
Şimdiye kadar sanırım bir 400 kişi okumuştur. Böyle okuma ne gördüm, ne duydum :)
Okumaya verdiğin zaman için, paylaşımların için, bu güzel inceleme için elbette açık yürekliliğin için teşekkür ederim. Bu kitabın seninle olan bağımızın ufak bir detayı olmasını dilemekten başka bir arzum yok.
Sana, olaylar karşısında ki yaklaşımına şahit olmak mucize gibi.
Merci beaucoup mon chéri princesse.
Hayat anlardan ibaret ve bir sürü güzel ana şahit ediyorsun, çok kıymetli çok. ❤️
Ben de ne desem bilemedim... sen de bu güzel eseri bizlere sunduğun için biz müteşekkiriz 🤍
Güzel sözlerin ve kıymetli yorumun için de çok teşekkür ettim 🥺😍
Şey diyorum... acaba eleştirmen falan mı olsam?? Çok güzel inceliyorum da 😎
İncelemelere baktım da... en uzun incelemeyi ben yazmışım...
Çok mu konuşuyorum ben ya...🥲
Kitapla ilgili merak ettiğim tüm detayları öğrendim
İnceleme ince ince işlenmiş gibi harika olmuş 👌👌👏👏
Bende okuyanlar arasında olurum inşaAllah en yakın zamanda 🤗
Teşekkür ederim :)
Güzel bir kitap tavsiye edilir 🤗
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.