Hiçbir şey, hakikatlerden daha kutsal değildir. O halde, hiç kimse,
söylemimizde, kendi kendisini aldattığı için puan kazanmamalıdır.
Mantıklılık için gereken turnusol testi barizdir: ister fiziksel ister
manevi anlamda dünyanın halini bilmek isteyenler, yeni kanıtlara açık
olmak zorundadır. İnsanların zorunlu olduklarında bu ilkeye uyma
eğiliminde olacakları gerçeğiyle yetimemiz gerekmektedir. Geriye bir
tek din sorunu kalmaktadır. İnancımızı destekleyen ellerin kendileri,
aynı zamanda onu sarsanlar olacaktır.
İNSAN olmanın ne demek olduğu ise henüz belirlenmemiştir; çünkü
kültürümüzün (ve hatta biyolojimizin bile) her yüzü, yenilik ve içgörüye
açıktır. Bugünden bin yıl sonra ne olacağımızı -ve hatta, birçok
inancımızın abesliği göz önüne alındığında, olup olmayacağımızı bilebilmiyoruz,
ancak bizi ne tür değişimler beklerse beklesin, tek bir şey
değişime uğramayacak gibi görünmektedir: deneyim var olduğu müddetçe,
mutluluk ve acı arasındaki fark bizim başlıca endişemiz olacaktır.
Böylelikle, bu farklılığa sebep olan (biyokimyasal, davranışsal, etik,
siyasi, ekonomik ve manevi) süreçleri anlamak isteyeceğiz. Bu süreçlere
dair nihai bir anlayışa veya ona benzer bir şeye henüz sahip değiliz,
ama birçok yanlış anlayışı eleyecek kadarını da biliyoruz. Örneğin, şu
anda, İbrahim'in tanrısının yalnızca yaratılışın enginliğine değil, insanın
kendisine bile layık olmadığını söyleyebilmekteyiz.