İnşaat Fakültesinde öğrenim görmekte olan Can,
Mimarlık fakültesi öğrencisi İklim’e ilk görüşte aşık olur.
Mert ise Can’ın sadece sınıf arkadaşı değil komşusu
hatta aynı bakıcı tarafından büyütülmüş bebeklik arkadaşıdır.
Can’ın bu ilk görüşte aşk ile çarpılması en yakın arkadaşı Mert’i ve arkadaşlarını çok endişelendirir. Çünkü henüz yaralarını sarmıştır. İlk büyük aşkının onu terk etmesinden sonra intihar etmiş, hayatta kalmayı başarmış
hayattaki sığınağı olan annesine sarılmıştır.
Can, yaralı bir anne ve baba tarafından kurulmuş sakat bir birlikteliğin hassas çocuğudur..
Annesi de kalabalık bir ailenin yalnız ve aykırı çocuğudur.
Anne-oğul birbirine sarılmış yaşamaktadırlar. Can’ın da bu evliliğe dair pek bilgisi yoktur fakat
annesinin günlüğünü okuyup bilmediklerini öğrenmeye merak salar.
En yakın arkadaşı Mert ile babasız büyüme kaderi de ortaktır.
Can’ın yoğun duygu durumu değişikliği yaşamaması gerekmektedir. Septik şoka girip gözünü hastanede açmaktadır.
Hiç görmediği ve bilmediği baba bir gün çıkıp geldiğinde,
Can annesine artık her şeyi öğrenmek istediğini söyler.
Veee.. annemizin çocukluğundan başlayan hikayeyi hüzünle okuruz.
İç içe geçmiş acılardan oluşan bir hikaye.
Akıcı ve merak içinde ilerleyen bu kurguyu ben çok severek, geç saatlere kadar elimden bırakamadan okudum.