Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİRKAÇ SAATE YAZILDI
Beklemek bilmem kaçıncı sayfada, Bakınmak giden gelen yolların satırlarında. Akılda hep söylene gelen düşünceler, Vakti sıkıyor sanki, Yaş geldikçe. Birkaç yaşlı ve biraz genç, Göz göze binlerce analizler. Herkesin bir hayatı var diye içerlemeler, Belki sabahın ilk ışığının oyalanmasıydı. Alışılmış bir vazgeçme vardı. Yağmur yağacaktı, Sırasını beklerdi. Aylar çabuk geçmeliydi, Belki bir sıralamaya göre. Kapı kapanır kapanmaz gidişatın mastarı olmalı. Arkalarda bir yerlerde sebepsizce korna basanlar, Kırık dökük yollar, Yazmasam akıl susmaz olacaktı. Gürgent sokağı bitişiğinde geçen caddede, Daha neler neler olacaktı. İnsanın aklında binlerce şeyler, Kaleme dökülmeseydi dedikodu olacaktı. E bir de açık seçik bedenler, Yaşı yaşlara uygun ama boş, Bir sonra ki durakta inecek gibi kararsız. Benim kadar yalnız oldu İstanbul havası, Benim kadar yorgun, argın. Yağmaya niyetli değildi yağmurlar, Bitmeye muhtaç değildi yollar, Hem yaşlılar da, hem gençler de kalpte bir beklenti var. Çok mu üzülüyor yapraklar? Birazda telaşlı Büyükçekmece, Ve biraz ruhsar sanki, Ve sakıncalı mazhar adımlar, Tövbe estağfurullah başlar, sessizlik çöker, durduk yere hasret başlar. Bakınmak bahara, Oradan umudu kopya çekmek. Yollar gitmekten aciz, Televizyonlar susmaz, bir kesim cahil, İnsanın kendisinden arınması ... Kelimeler aciz, Konuşmayınca yetim kalıyor buralarda. Eline bir baklava parçası tutturmuş çocuk, Hakkında çok konuşulan bilinmeyen bir kadın, Üzerlik otuyla yanar İstanbul ... Şimdi Fatih caddesi üzerinde, Diz kapaklarına ağrı girmiş bir dünya. Bir geçim sıkıntısıyla yağmurlarda, Yaş alır başını giderken, Düşmüş kötü yollara bir de bir sigara ... Yağmur küsmüşlüğüne dursun, Dualar birikmişe, Akıl uyuşmuşa. Söylenecekmiş vecibeler, Ninniden helallice. Bir de insan neyle karşılaşacağını bilmiyor, Sadeliğini bozmadan yaşayana, Kalabalıkta kaybolmayana. Bunlar aslında çok yalnız olanlar, Düşünceyi dost ediniyorlar kendi kendilerine. Bir filmin bitmesini beklemek gibi sanki hayat, Ama yeniden yenisi başlıyor. İnsanın aklından geçen, Senaryo da olmuyor. Duruyor duruyor öyle garibe geçiyor zaman. Bir bölge var zaman zaman, Dünyadan kendisini bağımsız etmiş. Kendi çerçevesi içinde kötü renkler seçmiş, Bunu kabullenmiş, Aslında hepimiz bir şeyler beklemiyormuyuz? Çeşitli pankartlar, yazılar, karalamalar, Bunlar buraları şehir mi yapardı? Gülmek bugün paralı, Bende bedava var verebilirim, Bir kabuğu kırar avutabilirim trafikleri. Bir dünya yalnızca sadece, Bir yaşantı beklentiler de. Dedikodularında tadı yok, O an kaçıp gidiyor, Saatlerce kocaman bir yaşamak. Üniversite zamanları vardı, Göz önüne aldığı zamanlarda. O genç anlattı, Kelimeleri söyledi, Ben onu dinlerken gökyüzü gürledi. Bak dünya bana bazı şeyler yaşatıyorsun, Bende bu insanlardan biriyim. Herkes Allah'ı unutmuşken, Evet kendinden bir parçayı, Hatırlamak bir hediye insanın arka cebine. Tanışılmış tanışmamaklar, Sakinlikte sıkışan hayatlar, Cümleler çok uzun bitmiyor. Hep gözler aranıyor, Kayıtsız kalıyor söz. Vur dedikten sonra öldürmek, Saldıktan sonra her şeyi. Adını her yere yazmış aşıkların gibiydi belki de, Hepimizin aradığı "hayat" kavramı, Bulamayınca yüze sıçramıştı. Çok arkadaş var, Hiç biriyle bir yere gitmem ki. Ben bu yağmurlarda ki damla olmalıydım, Kururdum, giderdim ve bir anlamı olurdu. Aslında asıl kurtuluş bu değil miydi beklediğimiz gibi? Lütfen hayatına renk katacaklara öncelik tanıyın, Darmadağınlıktan kurtulacaklara. Bir yerlerde hayatın hediyesi var, Oysa bu yağmurlarında sonu var, Bütün günahı üstüne almış asfalt gibi. Ağza sürülmüş küfürde var, Üzeri silinmiş hoş sözlerde. Biz hangisine muhtaçtık? Kör olmuşken her şeye, Aslında her şeyin kini silsilesinde. Saatlerin gidesi var, Uzun uzun giderken. Bir de dönüş var, Gidişler gibi, Burada da bir beklemek serpilmiş aslında. Düşününce insan ayrı bir özerklik kazanıyor sanki, Kurtulmak gibi sanki, Bir ağırlık varmış ruhunda. Gelmeye az kalmış hiç gidilmeyen yere, Kim bilir kimler ulaştı. Bir güzellik bir daha nasıl elden gitti, Oynat bakalım. Bu "beklemek" dedikleri ağır bir içki herhalde, Ya yolu düz gidemiyoruz, Bekliyoruz sessizce. Mezarlık var onlarında beklediği, Yada beklememek mi? Huzur topraksa bunca karmaşa... İnsan insanı yoracak bahane ararken, Ne bu heyecan böyle? Beklemek denizde sandal olsa, Gökyüzünde uçuşan kuş, Islanmamak için kaçan insanlar. Şimdi buralarda da bir teyzenin muhabbeti var aslında, Aç baharları günahlar uçsun. Beklemek sanki her sene olan şey gibi, Buğusunu cama resmetmiş çocuk gibice. Tenlerde bir yorgunluk var haritalar kadar, Bilmediğim bir yerlerde, Farklı hayatlara şahit olmuş. Aslında aynı yere gidiyorduk, Farklı mekanlarda. Aynı zamana dahildik, Yetişemedik bekledik, Biz bunca kalabalığın aynısıyız. Bir değişikliğe, Koyu bir karmaşalığa, Üzerine serpilmiş biraz iyi şeylerle, Aslında hepimiz aynıydık, Beklemekten prangalarımızla. Kimimize ilgili, kimimize bomboş sokaklarda, Onca insanın içinde yürürken, Hepimiz aslında bir şeyleri aranıyoruz. Kabullenmiyoruz üzerimiz de beklenti nişanı, Bir doğuyoruz sonra gençleşiyoruz ve yaşlılıkla yoruluyoruz. Tam bir rahat bulduk diye sevinirken, İçimizde öyle beklentiler birikmiş ki senelerden, Birini unutup ötekine merak salıyoruz, Heyecandan, heyecandan öteden, Yağmurlarda yağdığı zaman... Senelerde solduğu zaman, Ayrı bir dünyamız yok çekelim, Çekilelim kenara ayarsız. Kimin bizde gönlü kalacak diye sezmeden, Yolumuz uzak, vaktimiz kısa. Birbirimizden habersiz, Anlatacaklarımızı hep unutmuşuz. Geç kalmışlık ve kırgınlıkla sarılı, Bir olur işe yaramaz insanlarla, Bir olur bir daha karşılaşmayacağımız iyi insanlarla bekleriz. Yine bekleriz gibi bir bakışlarda var, Nasıl inandırmışlar akıllarında ki yalana. Ömrünü öldürmek istiyorsan al karşına, Bedava seri katil bambaşka. Hayatın, beklentilerin bomboşsa... Biz derinlerde düşündükçe, İnsanlar doluşmuşlar hep bir yerlere. Bir şeyler biliyor gibiyiz hep, Hep cahiliz cahilliğimize. Oldu da bu beklemeler tam bir imtihandır... Darmaduman bir şehir kalabalığına, Kaçıp kaçıp durduğumuz umutlara, Yağmurlar bir sel vuruyor ama, Kapılmışız yamana. Oldu, bitti ve alıştık. Yolun sonu değil evet, Gider gelir bulutlar. İşte herhalde aradığım sayfa burada, Herkese bambaşka açılmış, Çevirdikçe bekliyoruz oysa. Saat geç değil, Belki de öyle bir şey yok. Zaman biz insanlıkmıydık acaba? Bir pazar yeriydi gönlümüz, Sabırsızdı satılanlar taştan. Ne yapıyorsun ey ölüm, Unuttun mu beni? Beni unuttuğundan hatırlıyorum seni, Belki geçip uğradın bana, Ama çok iyi dosttun bilesin. Kim bilir nereye gidiyoruz, Bildiğimi de unuttum. İnsanların gözlerine bakındım, Benle aynılar, Kimi bekliyorum ben?... Aklı allak bullak olmuş bir şoförün, Yada bir çocuğun hayalindemiydim? Bir gazete parçasında okuduğu, Koskocaman bir safsataydım. Saatlerce sürerdi uyuyanadek.. En uzun yalnızlıktı bu, En acımasız sarsıntıyı yeri gelince. Çok karışınca her şey, Süregelen cümleler, Sayfanın sonu... En büyük yalnızlık yolda kalmış, Günahlara kocaman kucak açmış. Alışmak var ya illet, Şeytan'ın tırnağı gibi, Cehenneme çekiyor. Bu dünyayı cennet yapabilir misiniz? Yaşanmayacak daha, Halimize şükretmeden, Evirip çevirmeden, Bir hızla çevirebilir miyiz sayfayı? Neresi burası? Benim keyfimden uzak bir yerler mi? Vazgeçenlerden mi, devam edenlerden mi? Aslında hepimiz aynı yöne gidiyorduk, Hiç karşılaşmaya nasip bulamadık. İşte şuralarda ki kendimden bahsediyorum, Ya herkes olacaktım, Ya herkesin bana baktığı. Biten bir şeyler dibime gelsin, gelmesin diye, Girdiğim isimsiz bir sınavdı. Allah baş ucumda, Bana söylüyor aklımda, Neyle karşılaşacağımı. Bilmem kaçıncı kitapta, Yaratılırken tanıştığım insanlarla. Kalkıp gitme zamanı şimdi burada, Birilerine... Nasip olmak istiyorsa birilerine, Söz olmak istiyorsa bir hikâyesine, Beklerken anlatılacaktı. Galiba bunları düşünürken yoruldum, Aklın uzun yolculuğuna çıkarken. Fikrimi almayı unutmuşum giderken, Bence bunca söz bundandı, Karalanmış ama altta kalmış. Bir şeyde düşünüyorum, Neydi beni ben eden? Yaşadığıma gelip karışan, Bin bir zaman değiştirmek, Beni yoran. Dönüş yolu üzerinde Küçükçekmece, Bir nefesimin doğduğu yer. Çarpıcı zamanlardan kaçtığım, Kendimle barışabilirim, Asla bu şehre alışamadım. Şimdi aynen bu zamanda, Bilmediğim kaçıncı sayfasında hayatın. İşte burası İstanbul, Olduğu zamanda Şeytan'ın yuvası, İşte bunu bekliyorum. Gördüklerim kimleri bekler? Yine döndüm dolaştım çıkmaza. Nerede son bulacağını bilmeden, Bir şehir de binlerce millet değiştirir, Sığındığım sadece Allah. Bir şey de öğrendim, Herkes birbirini deli gibi görür, Kendini yalan yere sürükler, Çok uzun bu, Sıkıntılı gibi bir yerde. Yakın çok yakın, Bu kadar beklemenin sonunu görmek. Gelecek istasyon beklediğimize değen yer olsa, Sırtımızda yaşadığımız bıçaklarla, Gelmiş sayılırız. AYKUT BARIŞ ÇELİK
·
164 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.