Okumaktan zevk aldığım yazarlardan biridir kendileri. Ahmet Günbay'ın eserleri çoğunlukla aynı tarzdadır. Hatta birçoğunda sadece isimler değişiyor dersek abartmış olmayız. Bu kitabı uzun olmasına rağmen benim sadece 2 günümü almıştı. O kadar da abartılacak bir kurgusu olmasa da Şafak ile Gökçe nin aşkı içimde çok farklı bir yer edindi, nedendir bilinmez. İnanır mısınız hâlâ yolda, hayalimde oluşan Şafak ve Gökçe'yi göreceğime inanıyorum. Belli mi olur belki bir gün görürüm.. Kitapta en hoşuma giden yerlerden biri de Gökçe'nin babasının Gökçe'ye kiminle evlenmek istediğini kibar bir dille kimseyi incitmeden sormasıydı, vayy be demiştim içimden. Canım sıkkın olduğunda veya dili ağır, anlaması zor kitaplar okuduktan sonra tabiri caizse rahatlamak maksadıyla okurum Ahmet Günbay'ı. Kitaplarının masumluğu ama aynı zamanda verdiği dersler, kitabın başında kötü olan karakterlerin sonda hatasını anlaması veya cezasını çekmesi klasik kurgudur. İnsanı oturduğu yerden alır ve Anadolu'nun bir kasabasına götürür. Bazen zalim muhtarın evine konuk olursunuz bazen masum delikanlının düşüncelerine. Bazen koşturan atın yerine koyarsınız kendinizi bazen de sıkıntılar arasında boğuşan güzeller güzeli genç kızın.. Böyledir onun romanları, klasik ama nahif, masum ve içten... Okunmalı diye düşünüyorum....