Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Yalnızlık ve büyük işler başarma arzusu ve insani zaaflar!
İnsan içinde daima diğerlerinin bilmediğine erişme,tabiatta olan olaylara karşı garip bir tecessüs ile yaklaşma ile yaratılmıştır.İnsan doğası dediğimiz o şey...Her insanın büyük işler başarma,kendinden sonraki dönemlerde hatırlanma,bir isim-miras bırakma isteği vardır.Çok az insan bunu tutku haline getirip büyük bir irade gösterek bu gayenin peşinden koşar.Kitapta bu gaye ile yola çıkmış iki karakter var.Walton ve Frankenstein. Walton Kuzey Kutbu'na keşif gezisine çıkmıştır,kendisinden öncekilerin keşfetmediği diyarları keşfetmek,insanlığa bu karanlıkta kalmış saklı hazineleri hediye etmektir amacı.Kitap onun kızkardeşine gönderdiği mektuplar ile başlar.Walton her ne kadar cesur,amacı için güçlü bir irade sergilese de yakındığı bir husus vardır.Yalnızdır eserde geçtiği şekilde gönüldeşi yoktur.İyi bir dosta ihtiyacı vardır.Onu cesaretlendirecek,hatalarını düzeltmesine yardımcı olacak,onu tamamlayacak bir dosta.Yolculuğu sürerken müşkül durumdan kurtardığı Frankestein ile tanışır.Walton aradığı dostu bulmuştur.Lakin Frankestein iyi bir vaziyette değildir.Varlığı tepeden tırnağa kederle örülüdür.Walton'ı bu keşif gezisi için uyarır.Tıpkı bir zamanlar onun gibi bilgi ve hikmet peşinde koştuğunu ama bu son derece müşfik görünen arzunun tehlikeli neticelerini olduğunu söyler.Bundan sonra biz öyküsünü Frankestein'nın ağzından dinleriz.Cenevreli seçkin bir ailenin ferdi.Son derece sevgi dolu bir ortamda büyümüştür.Çocukluğundan beri hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan ,özgürlükçü bir havada kasvetten uzak mutlu bir yaşamı olan biri Frankenstein.On üç yaşından başlayan bir tutkusu vardır doğa bilimleri.Eline geçen Agrippa,Paracelsus,Magnus gibi simyacıların eserlerini okumaya başlar.On yedisine bastığında Ingolstast Üniversitesine gider.Tanıştığı profesörlerden Mösyö Krempe okuduğu simya kitaplarını saçmalık olarak niteler ve ona okuması için doğa bilimleri ile ilgili kitaplar salık verir. Bu arada kimya profesörü Waldman ile tanışır.Onun sakin ,donanımlı olması ve öğrencisini daima teşvik edici tavır takınması sebebiyle bu alanda ilerler.Frankestein bilim konusunda daima daha ilerisine gitmek ister.Kendisinden önce başka hiçkimsenin yapmadığını yapmak.Cansız bir maddeye can vermek.Yaratıcı olmak!İnsanlığın baştan olmaz dediği,imkansız olarak sınır koyduğu o alanı yıkmak...Tüm enerjisini bu gaye üzerinde yoğunlaştırır.Gece gündüz çalışır bu esnada kendisini herkesten izole eder.Sonunda yaratır,yoktan var eder bir canlıyı.Fakat bu normal insandan daha uzun yüzü itibariyle ifrite benzeyen bu varlık dehşete düşürür onu .Bırakıp gider onu.Frankestein evine döndüğünde kardeşinin ölümü,suçsuz bir genç kadının idamı olaylarıyla sarsılır üstelik bunlara sebep olan kendi yarattığı canavardır.Onunla karşılaştığında nefret doludur yarattığı bu iblise.Sonrasında ise biz Franlenstein 'den dinleriz(kitapta ismi yoktur, iblis denilse de yaratıcısının ismi ile anılır).Dünyaya yeni gelen bebek gibi her şeyden habersizdir.Hiçbir şey bilmeden ıssız yerlerde yaşamını sürdürür.Ne konuşabilir,ne de yaşamını nasıl idame edebileceğini bilir.Deneyimleyerek öğrenir ateş yakmasını,yemek bulmasını.İlk gördüğü köye gitmesiyle insanlar ondan korkar ve ona saldırır.Bu esnada sığındığı baraka ve tanıştığı aile ile insan dünyasına ilk adımını atar.Onlara fark ettirmeden barakada kalır,bu arada onların yüksek erdemleri,nezaketleri,birbirlerine olan sevgileri onu etkiler.Tüm bu üstün duyguları bu ailede öğrenir.Bunlar ile dolmaya başlar kalbi.Aile yoksul ve son derece kötü bir durumdadır.Evin babası De lacey,çocukları Agatha ve Felix ile son derece iyi,yüksek faziletlere sahiptir.Onların yoksulluğuna üzülür Frankenstein sabah odun toplayıp kapılarının önüne getirmek gibi sevimli yardımlar yapar.Daha sonra Felix'in okuğu Volney'in İmparatorlukların yıkıntıları kitabı ile insanlığı yavaş yavaş keşfetmeye başlar.Yasalar,hükümetler,kıyımlar tüm bunlar ile beraber insanlığın yasalarını keşfetmeye koyulur.Felix sayesinde(onları gizlice dinler,gözler) harfleri öğrenir, okuma becerisi kazanır.Daha sonra Milton 'nın Kayıp Cennet,Plutarkhos'un Paralel Hayatları ve Genç Werther'in Acılarını bulur ve okur.Werther'in ümitsizliği aynı zamanda yüce erdemlerine hayranlık duyar.Aynı zamanda bedeninin biçimsizliğini fark eder.Onun kadar iyi görünümlü değildir fakat onun yok oluşuna ağlar.Plutarkhos'un hayatlarında insanların birbirlerini nasıl yönettiğinin ya da onları nasıl katlektikleri tüm bunları gördükçe yanında bulunduğu ailenin yüksek faziletlerinin farkına varır.Kayıp cennette ise şeytandır onu temsil eden lakin şeytan diğer insanlarla konuşabilir,yüksek yeteneklerle donatılmış oysaki Franlestein yalnızdır.Yaratıcısına lanet etmeye başlar.Onu yaratmış ama yalnız bırakmıştır.Tanrı şeytanının etrafını iblisler ve müridleri ile kuşatıp onu yalnız bırakmazken o yalnızdır.Kaldığı ailenin yanına Safie gelir.Felix'in sevgilisi güzel Arap kızı.Babası Türktür(eser ona isim vermez Türk olarak hitap edilir).Babasının başı derde girince Felix onu kurtarmak için yardım eder ama bu sefer de kendi ailesi zor duruma düşer ve neticede bu köye gelirler.Safie'nin gelişi ile birlikte ev yaşamı daha şenlenir.Frankestien ailenin karşısına çıkmak ister.Onların dış görünüşüne aldırış etmeyeceğini çünkü kendini en yüce duygular,faziletlerle donattığını düşünür.Ama yanılır görünüşü ürkütücüdür ev ahalisi korkar ondan Felix saldırır ona.Bundan sonra tüm kalbi nefret ve kin ile dolar.Yolda tabiatın güzelliği dindirir gibi olur öfkesini boğulmakta olan bir çocuğu kurtarır ama yaptığı iyiliğe karşı yine saldırırlar.İnsanlar dışgörünüşü itibari ile önyargı ile yaklaşırlar ona içindeki sevgiyi ve tüm o potansiyel güzel duyguları görmezler.Frankestein öfkelidir yaratıcısına.Onu böyle sefil yaratmış.Ebedi bir yalnızlığa terk etmiştir.Arzu ettiği gönüldeşlik,tüm o hoş duygulardan mahrum bırakmıştır.Yaratıcısı ile yüzleşmek için yolları aşar.İki Frankestein karşı karşıyadır.Eserin en vurucu kısmıdır.Onu yaratıp yalnız bırakan yaratıcısından hesap sorar bir dost bir eş yaratmasını ister ondan.Karşılğında uzaklara gidecektir.Tüm bunlar bitecektir.Zira tüm bu olanların müessibi yalnızlıktır.Yalnızlık söylendiğinde anlamını kavrayamadığımız bir kelime.Çoğu insan bunu temel sorun olarak görmese de bu eseri okuduğumuzda insanın yalnız olamayacağı onu anlayan biri ,bir dosta ihtiyacı olduğunu anlarız.Frankestein bir canavardır ama onu bu hale getiren neydi?İnsanlar ilk önce sırt çevirdiler onu.En başta onu yaratan!Bu arada yaratıcı Frankestein da derin bir yalnızlığın içindedir.Yaratıcı da yaratanda derin bir yalnızlığın ortasındadır.Mary Shelley harikulede bir hayalgücü ile kült bir eser yaratmış.Tüm o gotik hava,tabiat manzaraları(Cleval in tabiatı şiirsellik ile görmesi),büyük tutkuların çoğu zaman zarar verici neticeleri.Tüm bu eser insanı anlatır yalnızlığı ve tüm zaaflarıyla...
Frankenstein Ya Da Modern Prometheus
Frankenstein Ya Da Modern PrometheusMary Shelley · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202013,9bin okunma
·
132 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.