1980’lerin Amerikasında, kadınların dar kalıplar arasında kalınmasının yeğlendiği, kültürel arenadan dışlandığı ve buna sessiz kalınmasının istendiği bir dönemde bir kadının ,Rebecca’nın, kendi sesini nasıl bulduğunu bizlere şiirsel bir dille anlattığı otoportresi..
Bir yerden sonra belki de yazılanların karamsarlığı sizleri yoracak ama her defasında Rebecca’nın buna rağmen başarmış olduğunu düşününce ve cümlelerin güzelliğiyle okumaya devam etmek isteyeceksiniz ..
Bir kurgu değil anlatılanlar .. bir kadını doğuran da yazarı doğuran da yine aynı toplum ve şartlar .. O sadece sorgulamayı, kaçmayı ve mücadele etmeyi tercih etmiş ve bunu başarabilmiş bir kadın ..
Rebecca, hikayenle ve kurduğun muazzam cümleler ve hitap şeklinle tanışmak çok güzeldi
Kendi hassas derinliklerinizi, hayatın asıl önemli kısımlarının ne kadarının o yüzeyin ve yüzeylerin altında geçtiğini unutabilirsiniz. Zırh olmak yine de kolay bir şey. Öldürülmemek için sürekli ölüyoruz.
Yürümekten asla vazgeçmeyecektim. Yürümek düşünmenin, keşfetmenin, kendim olmanın bir yoluydu ve ondan vazgeçmek bütün bunlardan vazgeçmek demekti.
Bir sesinizin olması, sadece gırtlağınızdan ses çıkarabilmeye yönelik o hayvansal beceriye sahip olmak değil, toplumunuzu, başkalarıyla ilişkilerinizi ve hayatınızı biçimlendiren tartışmalara dolu dolu katılabilmek demektir. İnsanın bir sesinin olması konusunda üç önemli unsur vardır: İşitilebilirlik, sözüne güvenilirlik ve önem.
Kaçmak sırf başka şeylerden korktuğum için kitapların içinde saklandığım anlamına gelseydi, kitaplara kaçış demezdim.
Puan: 9/10