Mahlukat ne ibadetiyle O'nu yüceltebilir ne de isyanıyla O'na zarar verebilir. Buna iman ediyoruz, hamdolsun.
Bu iki hakikatın bizi vardırdığı yer ise bir müjde
ve teselli kapısıdır, büyük bir onurdur bizler için. O da şudur: Ubudiyet, yani kulluk;insanın fıtratına, özüne, hakikatine dönebilmesi için
Allah'ın insana sunduğu bir lütuf ve ikramdır. İlahi bir armağan, bir vergidir. İbadet ve taat, insanın sırtına yüklenmiş bir yük ve ağırlık
değil, yükseliş için ona verilmiş bir firsattır. Ubudiyet kapısının açılması, yükselmek
ve dahi derinleşmek için insana bahşedilmiş eşi benzeri olmayan bir rahmettir. Çünkü
başka bir yolla çıkılması ve ulaşılması mümkün olmayan yüce makamlara ve mertebelere ulaşma fırsatını ancak ubudiyet ile yakalayabilir insan. Sonsuza
çıkaracak bir merdiven. Maveradan sarkıtılmış bir ip.Hablullah. Can simidi.
İbn Atâullah İskenderi Hazretleri bir hikmetinde şöyle der: "Allah'ın seni kendisine ibadet etmeye layık görmesi,armağan olarak,
lütüf ve ihsan olarak sana yeter." Muazzam bir ifade,ince, dakik bir işaret. Çünkü ibadete layık görülmek,hakikatte muhatap alınmaktır.
Kulluk yoluyla Yaratıcı ile temas kurma kapılarının açılmasıdır. Fiziki varlığın
sınırlarını aşma imkanıdır. Fiziğin ötesine ve onun da ötesine uzanabilme kaabiliyetidir. Bundan dolayı biz ibadetlerimizle O'na
minnet edemeyiz. İbadet ettik diye O'ndan bir şey isteyemeyiz O'ndan isteriz. evet ama yaptıklarımızın karşılığı olarak değil, cömertliğine ve keremine sığınarak dileniriz/Hakikatte ise bize ibadet imkânını verdiği ve bizi kendisine ibadet etmeye layık gördüğü
için, evet, her şey için olduğu gibi ayrıca bunun için de O'na minnet ve şükür borçluyuz.
Namazla, oruçla, sadakayla,kurbanla, zekatla, zikirle, tevbeyle, duayla aslında biz bir taraftan O'na yakınlaşmak ve yaklaşmak imkanını elde
ederken diğer taraftan buimkânı sunduğu için de O'na yeniden borçlanırız.Borcumuzu öderken bile borçlanmaktır bu. Bu sonsuza
kadar böyle sürer, gider. Burada alacaklı duruma geçmemize imkân ve ihtimal
yok. Verdiklerine şükretmek,şükredebildiğimize şükretmek,
şükredebildiğimize şükrettiğimiz için şükretmek,şükrede... Sonu olmayan
bir yoldur bu. Bu böyledir: İbadetler bizi tamamlamak için vardır ve ancak onlarla
kemale ereriz. Kim olursa olsun, bu noktada eksikliği olanın kemaliyetinde bir
nakısa vardır, demektir. Her ne hål üzere olursak olalım, bu görevleri ihmal edemeyiz
çünkü mükellefiyetinçemberinden çıkamayız.
Başka bazı hasletlerimizin ve güzelliklerimizin var olması birtakım ibadetlerimizi ihmal
için asla bir sebep ve gerekçe olamaz. Çünkü ibadetlerin her biri biriciktir ve ancak kendilerinin doldurdukları, doldurabildikleri bir alana tekabül ederler. Onların eksikliğini yine ancak onlarla gidermek mümkün. Başka
hiçbir iyilik, güzellik onların yerine ikame edilemez. Bir yapboz gibi. Her bir parçanın
yeri biriciktir. Bütüne de ancak bu parçaların
tamamıyla ve yerli yerine konulmasıyla ulaşılabilir. Bir parçanın, başka bir parçanın
yerini tutması ise söz konusu bile olamaz. Çünkü her parçanın o bütün içinde çok
kıymetli ve hayati bir görevi vardır ve hiçbiri bir diğerinin yerini tutamaz.
İbadetler bizi tamamlar dedik, evet, öyledir. Zira mükemmel olsaydık ibadet emrine muhatap olmazdık.Ama mahlûkuz, yani eksik
ve kusurluyuz. İnsanız, aciz ve günahkârız. Hayat yolculuğumuz, masiva ile ilişkilerimiz, insani taraflarımızı eksiltecek yada zayıflatacak birçok tehlike barındırır. Yol boyunca düşme, yaralanma riski de devam eder. Yaratılmış olmanın noksanlığı alnımızda bir iz olarak bize eşlik eder hayat boyu. Ondan
kurtulmanın, yaratilmiş olmanın sınırlarını aşman imkanı yok çünkü. İste kerem ve ihsan sahibi olan yüce Allah ibadet ile devamlı insan kalmanın, yani kirlendikçe temizlenmenin, unuttukça hatırlamanın, alçaldıkça
yükselmenin, düştükçe kalkmanın kapılarını açık bırakıyor insana.
O, sonsuz rahmet sahibidir, rahmeti her şeyi kuşatmıştır.
Bu sebeple yaşadığımız ve nefes alıp verdiğimiz sürece dönüşü olmayan yol yoktur
O'nun kitabında. Hata yapabilir, günah işleyebilir insan. Düşebilir. Ama kalkmak için de düştüğü her yerde bir tutamak bulması
mümkündür. Yeter ki elini uzatsın, yoklasın etrafını. İşte tevbe kapısı budur. Zikir
de namaz da oruç da budur. Hakikatte bunlar, yüksek bir ahlâki donanım sağlarlarninsana. Aynı zamanda birer tutamaktırlar düşenler için. Öyleyse açıkça ve sakınmadan
sözümüzü söylemeliyiz:İbadet, Allah'ın biz kullarına bir ikramı ve armağanıdır.
İbadet ile Allah'a bir şey katamayız. Aynı şekilde isyan ile de O'ndan bir
şey eksiltemeyiz. Allah'ın istedigi İyi Insan" olmak da ancak ibadet ve itaat yoluyla
mümkündür. Başka türlü iyi
insan olmanın ve kalmanın
imkânı yoktur.
Vesselam.