Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
                                                                                  "Tertium nan datur" "Üçüncü bir ihtimal yoktur"                                          İspanyol akademisyen ve yazar Javier Cercas'ın 1987'de yayımladığı ilk romanı Saplantı'yı Türkçe'ye Everest Yayınları bünyesinde kazandıran isim Süleyman Doğru. Uzun zamandır okumak istediğim Cercas, yapıtları ile eleştirmenlerce övgülere mahzar olmuş yaşayan bir değer. Süleyman Doğru'nun akıcı ve temiz diline teşekkür ederek başlamak isterim. Cercas ile anlaşmamız kitabın ilk sayfasında başlıyor; Gustave Flaubert'in Louise Colet'ye mektuplarından bir alıntı: "Yaklaşık olarak şu anlama gelen Latince bir cümle var: 'Bokun içindeki altın parayı dişlerle toplamak.' Bu retorik söylem cimrileri betimlemek için kullanılıyordu. Ben de onlar gibiyim: Altını ararken beni hiçbir şey durduramaz." Türkçe'de yayınlanmış hâlde varolmayan bu mektupları vaktiyle okuma şansı elde etmiştim. Romantik duygularla yazılmış bu mektuplardaki yoğun tutkunun dışında bir alıntının tercih edilmesi şaşırtıcı. Romanın ilerleyen bölümlerinde de sık sık Flaubert'e göndermeler ve öykünmelerin bulunması, kurgusal yazarın edebi arayışında yüz yıl geriye dönmesi ve Flaubert'e sığınması ilginç noktalar. "Saplantı" kilitleri açan bir başlık ve karşılaşmak için kullanılan "cimrilik" yine bir diğer uç duygu. Okur uçlarda dolaşacağını baştan biliyor haliyle.. Kitap üç bölümden oluşuyor; Saplantı, Bir okurun notu, Francisco Rico ve Yazarın Notu. Kitaba bütün olarak bakışımı sona saklayacağım çünkü kurgusuyla ve varoluşu ile kompleks bir yapıya sahip. S  A  P  L  A  N  T  I Mesele edebiyat... Edebiyat tarihinin geldiği noktada profesyonel okurluk ve yazarlık son derece uğraş gerektiren meseleler. Okur olarak tatmin olmanın, yazar olarak var/tatmin-olmak kadar zor olduğunu ve yazarlık müessesesini belirli ücret mukabilinde elde etmenin çok kolay olduğunu birebir tanıklık edenlerdenim. "Neden okuyoruz ve neden yazıyoruz?" Çocukça bir tabirle "Okur olmak mı daha büyük yazarlık mı?" ... Kötü bir kurmaca metinle yazar namzeti taşıyarak ve türlü etkileşimlerle ün elde edilerek içsel tatmin yaşanması ne kadar mümkün oluyor bilemiyorum. Peki gerçek bir yazarın eseri ile kurduğu bağın ölçütü nedir? Yazarın hissetmesi, yaşaması ve neticede okura ulaştırması için neler yapması gerekiyor? "Yalnızlık delilikle kapı komşusudur." Saplantı'nın ana karakteri Álvaro bir hukukçu ve yazar adayı. Saplantı'yı kurcalarken çok önemli bir sorunla karşılaşıyoruz; anlatıcı, yazar, ana kahraman ve bakış açıları birbirine girmiş hâlde ve daha nicesi girmeyi beklemekte... Bir modern kent romanı olan Saplantı'nın mekanı da bir apartman. Sakinleri; Álvaro, kapıcı dairesi çifti ve özellikle baskın rolde kapıcı kadın, evli olan Casares çifti, yaşlı bay Montero ve gazeteci kız. Birbirinden kopuk bireyleri bir araya getiren bu apartmanda Álvaro'nun kurmaca yazarlıkla mücadelesinde tekrarlayan ve romanı başlatıp bitiren satırların sıradanlığı bir o kadar ilgi çekici.             "Alvaro işini çok ciddiye alıyordu. Her gün saat tam sekizde kalkıyordu. Buz gibi bir duşla zihnini açıyor ve ekmekle gazete almak için süpermarkete iniyordu. Dönüşte kendine kahve ve tereyağlı marmelatlı kızarmış ekmek hazırlayıp mutfakta gaze teye göz gezdirerek ve radyo dinleyerek kahvaltı ediyordu. Saat dokuzda iş gününe başlamaya hazır bir halde masasının başına oturuyordu. "              Kurmaca metin yaratımında özellikle olay hikâyelerinde yaratıcılık en büyük handikap. Yazmaya duyulan Saplantılı arzunun sahibi Álvaro da yaratıcılık ve gerçekçilik engelleriyle boğuşan yalnız bir insan. Kurgusunu gerçek karakterlerden esinlenerek üretmeyi hedeflerken hiç muhatap olmadığı apartman sakinleriyle yalnızlığını deliyor. Yazmak hayatının en temel gereksinimlerinin ve zevklerinin önüne geçiyor. Ve neticede yarattığı kurgunun gerçeğe dönüştüğü bir üst kurgunun öznesi haline geliyor. Modern bireyin içinde yaşadığı kapanda varolduğunu duymak için yapacakları eylemler sınırlı. Bir arenada kan dökmek, sahafat aleminde yok olmak için çok düşünmesi gerekiyor çünkü 9/6 yollarında bir zincir boğazında... Javier Cercas'ın dahi özgürce yazması için ekonomik olarak belirli bir rahatlığa kavuşması gerekti... Romanın ana karakteri Álvaro'nun yazarlık noktasında düşünceleri başta çok makul görünürken yaratıcılık sularında trajikomik bir hâl alıyor. Yarattığı apartman karakterleri çok alışılmış. Kapıcı kadın güçlü bir tip, evli çift sıradan ve geçim kaygısı ile mücadele eden insanları temsil ediyor, ihtiyar adam ise Cercas'ın karşısında olduğu ve belki intikam da aldığı sağ düşünceli siyasi bir figür. Kimliğine değinirken emin olamadğı, işine yaramayacağı için muhatap olmadığı gazeteci kız ise aslında bizleriz. Tüm bunlara sebep modern insanın yalnızlığı mı peki? Günümüzden bir asır geriye gidip Flaubert'in başladığı noktada durup istediği şekilde yazmak için bok içinde altın bulmak kadar zor olan yaratıcı gerçeklik için mücadele verirken hem Moliere'in zekasına hem de Dostoyevsi'nin Balta'sına başvuran yazarın mizahi atıfları güçlü. Polisiye ve flu finaliyle trajikomik kısa romanını bitiyor sanıyoruz. Okurken "bu hikaye çok tanıdık, pek de şaşırmadım, Sis gibi mi?, Kesinlikle Unamuno etkisi var, hikâye çok tanıdık ancak eleştiri ve kurgu sıradışı" gibi cümlelerimle başbaşaydım... Saplantı'nın diğer bölümleri ise meseleyi güçlendirdi. Kurmaca içinde kurmacayı üretmeye çalışan Álvaro muydu yoksa Javier Cercas mıydı? Bir okur görüşüne başvurulmasına da ne gerek vardı? Burada fikrim değişti ve aslında Javier Cercas'ın bir edebi eserin yaratımında taraf olan herkese göz kırptığını düşündüm. Yazmak büyük bir tutkudur ve evet saplantıya varan örneğini eserde görüyoruz, karakter yaratmak son derece güçtür, yaratıcılık ve gerçekçilik hakeza. Okur ise orada daima gözleri sonuna kadar açık ve tatmin edilmeyi beklemektedir. Yazar bunu çok iyi bilir, Saplantı'sı ile karanlık düş dünyasını gerçekleştiren yani kurmacayı gerçek kılan Álvaro'yu yine hayal gücüyle cezalandırır Álvaro. Evet Álvaro. Okur görüşüyle misafir ettiği Francisco Rico ise Cercas'ı kurcalar.  Sonunda notu ile de kendisiyle başbaşa bırakır... Kehanetleri vardır Cercas'ın yine yaratıcılık ve ilk eserin aşılma sorunu ile ilgili.. Saplantı, duru diliyle, sıradan konusunu sıradışı hale getiren kurgusuyla ilginç bir eser. Günümüz edebi dünyasında yaratıcı ve farklı bir eser ortaya koymanın güçlüğünün yazar üzerindeki etkisini, kişisel tatmini dürüstçe yakalamak için yazarın tutku şirazesinin nasıl da kaydığını belki de kendi karanlık yönleriyle ortaya koyuyor Javier Cercas. Okura ve okumaya büyük önem vererek...
Saplantı
SaplantıJavier Cercas · Everest Yayınları · 2016491 okunma
·
375 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.