1880'lere kadar Amerika'da yüksek eğitim Protestan denominasyonlarının kontrolü altındaydı. Dolayısıyla yüksek eğitim kurumları evanjelik gücün kaleleri durumundaydı. Ancak bu tarihten sonra yüksek eğitimde hızlı bir sekülerleşme süreci yaşanmaya başladı. Buna karşılık muhafazakar evanjelikler, kendi yaşam alanlarını oluşturmak üzere kolejler, üniversiteler, basımyayım kuruluşlarını kurmaya yöneldiler. "1930'a gelindiğinde, Birleşik Devletlerde en az 50 fundamentalist İncil koleji vardı. Büyük Buhran (depression) yılları boyunca diğer 26'sı kuruldu
ve İllinois'deki fundamentalist Wheaton Koleji, Birleşik Devletlerdeki en hızlı büyüyen liberal sanatlar kolejiydi."
Güneydeki Dallas Teoloji Okulu (Dallas Theological Seminary), dispensasyonalist düşüncenin merkezi haline geldi. Dönemin önemli kurumları arasında Chicago'daki Moody İncil Enstitüsü, Minneapolis'deki Kuzeybatı İncil Eğitimi Okulu, Los Angeles İncil Enstitüsü, Toronto İncil Eğitimi Okulu, Philadelphia İncil Enstitüsü sayılabilir.
İncil kolejleri öğrencilere geniş öğretim yelpazesi sundu. Tarihten matematiğe tüm bilimler Kutsal Kitap rehberliğinde öğretiliyordu. İncil enstitülerindeyse evanjelik teknikler ve İncil-öğretimi yetenekleri ders programının bel kemiğini oluşturdu. Hafta sonu çalışmaları, dışarıdan getirilen vaizlerle zenginleştirildi.Bu okullar için gerekli finansal destek bağımsız kil!seler, kuruluşlar ve fundamentalist iletişim ağlarından geldi. Ulus içindeki fundamentalistler arasında bağ kurmayı başaran bu tür bir iletişim ağı dışlandığını hisseden insanlar için sığınak oldu. Zira bu insanlar, kurdukları okullar vesilesiyle kutsalı yaşatmak ve kendilerini güvende hissettikleri yerler edinmek istiyorlardı. 1927'de Florida'da kurulan, ardından Tennessee'ye taşınan ve son olarak Güney Caroline'de Greenvill'e taşınan Bob Jones Üniversitesi bu kaygıları net bir şekilde ortaya koydu. Amerikan akademisinde az bir etkiye sahip olsa da söz konusu üniversitenin asıl gayesi, gençleri sekülerizmin ve ateizmin tehlikelerinden korumak ve inanca hak ettiği mevkiyi vermekti. Nitekim, inanca karşı olan tüm felsefe ve düşüncelere militanca saldıran üniversite mensupları Kutsal Kitap'ın otorite ve yanılmazlığı için mücadele verdi.