Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

•Freud: Savunma Mekanizmaları ve Nöroloji•
Fakat inkar hastalarını incelerken bu mekanizmaların gözlerinizin önünde geliştiğine canlı tanık olabilirsiniz. Sigmund ve Anna Freud'un ta­nımladığı sayısız kendini kandırma çeşidini listeleyebilir ve hastalarınızda bunların her birinin ayrıntılı örneklerini açık açık görebilirsiniz. Beni psiko­lojik savunma mekanizmalarının gerçekliğine ve bunların insan doğasında merkezi rol oynadığına ikna eden şey de bu listeyi görmem olmuştur. İnkar: En barizi elbette katıksız inkardır. "Kolum gayet güzel çalışı­ yor." "Sol kolumu hareket ettirebilirim; felçli değil ki." Bastırma: Gördüğümüz gibi, hasta bazen tekrar tekrar yöneltilen so­ruların ardından gerçekten felç olduğunu kabul eder, ama kısa süre sonra inkara geri döner; görünüşe göre daha birkaç dakika önce yap­tığı itirafın anısını "bastırır". Birçok bilişsel psikolog, çocuk istismarı gibi bastırılmış anıların bir anda hatırlanmasının -terapist tarafından ekilen psikolojik tohumların hasta tarafından çiçek haline getirildikten sonra hasat edilmesi özünde sahte olduğunu düşünürler. Fakat daha küçük bir zaman diliminde gerçekleşse de, burada bastırma gibi bir şeyin olduğuna dair kanıtlar görüyoruz. Üstelik hastanın davranı­şının, deneyi yapan kişi tarafından aşırı etkilenmesi olasılığı da yok­ tur. Tepki oluşumu: Kişinin kendisi için gerçeklik taşıdığı şüphesi içinde olduğu bir şeyin tam tersini iddia etme eğilimidir. Örneğin, gizli bir eşcinsel bira içip kovboy çizmeleri içinde kasıla kasıla gezinerek maço davranışlar sergileyebilir; bu, bilinçsiz olarak erkekliğini gösterme çabasıdır. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, erkek pornografisi filmleri izleyen eşcinsel düşmanlarının, önyargısız erkeklerden daha büyük ereksiyonlar yaşadıkları gösterilmiştir. (Ereksiyonların nasıl ölçüldüğünü merak ediyorsanız, araştırmacılar penil pletismograf denen bir cihaz kullandılar.) Aklıma Jean geldi; sağ eliyle büyük bir masayı yerden birkaç santimetre kaldırabileceğini söyleyen ve sonra sorduğumda, felçli sol elinin sağ elinden daha güçlü olduğunu ekle­yen bu kadın, sol eliyle masayı bir santimetre daha yukarı kaldırabile­ceğini söylemişti. Bayan Dodds'u da hatırlayın, ayakkabı bağcıklarını bağlayıp bağlamadığını sorduğumuzda, "evet, iki. elimle bağladım," diye yanıtlamıştı. Bunlar tepki oluşumu için çarpıcı örnekleridir. Ussallaştırma: Bu bölümde bunun bir sürü örneğini gördük. "Şey, doktor, kolumu oynatamıyorum, çünkü omzumda eklem iltihabı var ve canımı yakıyor." Ya da bir başka hasta: "Tıp öğrencileri bütün gün benimle uğraştılar ve gerçekten de şu anda kolumu oynatmayı canım hiç istemiyor." Her iki elini de kaldırmasını istediğimde bir adam sağ elini havaya kaldırdı ve hareketsiz sol eline baktığımı fark ettiğinde "Sizin de görebileceğiniz gibi, sağ elimi kaldırabilmek için sol elimle kendimi dengeliyorum," demişti. Daha nadiren, açıkça uydurduklarını da görürüz: "Sol elimle burnunuza dokunuyorum" "Evet, elbette alkışlıyorum." Mizah: Freud'un da çok iyi bildiği gibi mizah, sadece bu hastaların değil hepimizin yardımına yetişebilir. İçinde bulunduğunuz durumun gerilimini azaltmak için mizahı kullandığınız tüm o zamanları ve şu asabi gülüş denen şeyi düşünün. Bir raslantı olabilir mi? Hatta ölüm veya cinsellik gibi tehdit potansiyeli yüksek konularla ilgili sayısız fıkrayı düşünün. Aslında bu hastalan gördükten sonra, insanlık du­rumunun saçmalığına karşı en etkili panzehirin sanattan çok mizah olabileceğine ikna oldum. Bir İngiliz edebiyatı profesörüne felçli sol kolunu hareket ettirmesini söylediğimi hatırlıyorum. "Bay Sinclair, sol elinizle burnuma dokunabilir misiniz?" "Evet." "Pekala, gösterin o halde. Haydi dokunun bakalım." "Emir almaya alışık değilim doktor." Apışıp kalarak, espri mi yaptığını yoksa alay mı ettiğini sordum. "Hayır, tamamen ciddiyim. Espri yapmıyorum. Niye soruyorsunuz?" Hastanın açıklamalan ters bir espri anlayışını hatırlatsa da hastalann kendileri komik olduklarının farkında değildir. Diğer bir örnek: "Bayan Franco, sol elinizle burnuma dokunabilir mi­siniz?" "Evet, fakat dikkat edin gözünüzü çıkarabilirim." Yansıtma: Hastalık veya sakatlıkla yüzleşmekten kaçınmak istediği­mizde kullandığımız bir taktiktir; o rahatsızlığı başka birine atfederiz. "Bu felçli kol kardeşime ait. Ben kendi kolumun iyi olduğunu bili­ yorum." Bunun gerçek bir yansıtma vakası olup olmadığı kararını psikanalistlere bırakıyorum. Fakat bilebildiğim kadarıyla yeterince yakındır. *** Freud tarafından ortaya konan ve daha az bilinen, fakat bir o kadar ilginç olan görüşü de tüm büyük bilimsel devrimlerin tek ortak paydasını anladığını açıklamasıydı: Hepsi de "insan"ı evrendeki ana şahsiyet olarak işgal ettiği tahtından indirip aşağılıyordu. Bunların ilki, Kopernik devrimidir demişti. Evrenin dünya merkezli ol­duğu görüşünün yerini, dünyanın evrende sadece bir toz zerresi olduğunu söyleyen görüş almıştı. İkincisi, Darwin devrimiydi. Bizler çelimsiz, tüysüz, çocuksu, kuyruk­suz maymunlardık ve kazara gelişen bazı özelliklerimiz bizi en azından geçici olarak başarılı yaptı. Üçüncü büyük bilimsel devrim, dedi (tevazuyla) bilinçdışı fikrini ve bu önermenin doğal sonucu olarak insanın "bir görevinin olduğu" hissinin yanılsama olduğunu ortaya koyan görüşü keşfetmemdir. Hayatta yaptığı­mız her şeyin bilinçdışı duygular, dürtüler ve güdüler kazanı tarafından yönetildiğini ve bu yüzden bizim bilinç dediğimiz şeyin aslında buzdağının sadece görünen kısmı, tüm eylemlerimizin ayrıntılı bir post hoc ussallaştı­rılması olduğunu ileri sürmüştü.
sy 184-185-186-190Kitabı okudu
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.