Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

132 syf.
·
Puan vermedi
Kitaba adını veren “Kalpazanlık Bile Yapılmıyor” öyküsünü okurken bir yerlerde Yeşilçam’da filmi kesin vardır hissi veriyor insana. Yeşilçam Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin gibi sanatçılarının ironisini çok iyi yansıtan hatta ironiyi geçin bir gerçeği olduğu gibi verdirdiklerinde bile insanların ayırdına varamadığı çok şeyi anlatmışlardır. Kitapta okunup üzerine düşüneceğimiz öyküleri var ama bazıları çok belaltı olmuş. Bu küfürlü imalarla da olmamış. O yüzden kişi kitaba kendi okumadan yazarı referans alarak önermemeli. Aziz Nesin diye eline alıp okumak isteyen ilkokul öğrencisi oldu, iyi ki ondan önce okumuşum dedim. Başka bir kitaba yönelttim. Kitapta; Kalpazanlık Bile Yapılamıyor Dostluk Yardımı Muslihittin Bey'in Uçan Şeyi Korkma Bozguncu Alaturka İstiyor O Hayvan Üstüne Tarih Dersi Chiang Wue Dayım Uygarlık Tarihinden Bir Sayfa Biletleri Unutma Karıcığım Bir Sandık Limon Yüzünden Demek Beni Tanımadın Bir İhanetin Nedeni Herkesin Herşeyi Bildiği Ülke İntikam Hikâye-i Hazret-i Dangalak gibi öyküler var. Kısa süreli bir okuma içinde uzun süreli bir okuma için de uygun bir kitap. Birkaç öykü okuya okuya bölümlü bir okuma yapmak bence bu tür kitaplarda daha güzel oluyor. Düşündürüyor, kasadan hisselere düşürüyor, gözlemletiyor... Dublör olayını anlattığı öyküsünü okuduktan sonra gün içerinde var olduğum yerlerde hep şunu düşündüm. İnsanların kendisiyle mi muhattap oluyorum yoksa ikinci dubleleri ile mi? Kitapta farklı bir dublör hikayesi ve şom tanıdık bir hikayesi var ama ben konuyu kendi dublörü de kendi olanlar ya da insanların kendi yerlerine koyduğu şeylere odaklandım. Mesela bir isim kişinin kartviziti oluyor ve eğer tanıdığınız bir kişi kurumlarda çalışıyorsa, o kartvizitle size kısa süreli bir ünvanın dublörü gibi davranıyorlar. Birinin varlığı sizin referansınız oluyor. Vaktiyle Aziz Nesin ve birçok yazar ve yönetmen hastanelerde, bankalarda, okullarda, devlet dairelerinde insanların kıyafetleri ile ya da referansları ile anıldığını anlatmıştı. Şimdi bir öyküsünde anlattığı hayvani duygular ve gerçeklerden sonra insanın makineyle olan savaşı nasıl sürecek sorusunun cevabı içindeyiz. Kim bilir belki bu yönde yazılan öyküler olur. Ülkemizde gün içerinde bir öyküye konuk ya da tanık olmamış pek kimse olmadığını sanmıyorum. Tweet olursa birkaç tt olduğu zaman haberdar oluyoruz da olmadıklarımızda neler var kim bilir... Eskiden nasıldı? Askerlik hikayelerini anlatırdı insanlar eskiden. Kadının doğum, erkeğin askerlik anıları bitmez derlerdi. Oysa şimdi köpek öyküsünde anlatıldığı üzere gazetecilikte o kadar çok malzeme var ki... kimse geçmişin öyküsünü anlatmaz, anlatsa da dinleyecek kimseyi bulamaz. Gündem çok hızlı değişiyor. Köpeği ısıran kuduz insan haberinden çok daha farklı haberler gördük. Şaşırma duyumuzu da kaybettik. Öykü kitaplarını bu yüzden seviyorum. Yüzden dediğim kısım şu; hayatın içinde olup bitenleri, ayrıntılarda var olan aksaklığın bütünü etkilediğini hep öyküler hatırlatıyor bana. Yoksa tanık olduğumuz, şaşırdığımız her şeyi ben de çok çabuk unutuyor ve şaşırmayı düşüncede değil reflekste yaşamaya başlıyorum. Kitaplar hafızadan çok şu zamanda bana “dur!” ve zamanı eline al der gibi. Kitap okumak hiç olmadığı kadar daha büyük bir kıymette. Yoksa şu elimizdeki aklımızı alan akıllı telefonlarla her gün güncellenen algı ve seçim grafiğimizi okuyan sistem bizi daha çok eline alacak. Dedim ya şaşırma duyumuz kalmadı diye. İnstagram’da reals bölümüne girip beş dakikada duygudan duyguya geçmeyen var mı? Kendimize “dur!”demeliyiz yoksa kaybedecek çok duygumuz olacak. Keyifli okumalar!
Kalpazanlık Bile Yapılamıyor
Kalpazanlık Bile YapılamıyorAziz Nesin · Adam Yayınları · 1998186 okunma
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.