Merhaba çoook sevgili 1K kullanıcıları bugün sizlere en az bir kere adını duyduğunuzu düşündüğüm o kitabın incelemesi ile geldim. * * * * * Öncelikle sizlere biraz

Stefan Zweig ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Zweig, birçok konuda denemeler yapmış. Lirik şiirler yazmış, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denemiş, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissetmedi. Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı. Bir yıl sonra yanında Lotte Altman adında bir kadınla Portekiz’e gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı. Avrupa'nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler'in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha var olmayacağı düşüncesi neden olduğu düşünülüyor. Kitabımıza gelirsek; Fransa'da küçük bir otelde dinlenen konuklar bir gece eşi ve iki çocuğu ile tatile gelen bayan Henriette'nin kayıp olduğu haberini alır. Çok geçmeden bayan Henriette'nin birkaç gün önce otele gelen genç bir Fransız'la kaçtığı ortaya çıkar. Konuklar bir yandan endişe ederlerken bir yandan da bu olayın ahlaki boyutunu tartışır. Anlatıcımız ise bu konuda insani sebepler öne sürerek olayın hoşgörü ile karşılanması gerektiğini savunur. Otelde kalan yaşlı ve zarif bir hanımefendi olan bayan C anlatıcımızın tavrından cesaret alarak yıllar önce yaşadığı, hayatını altüst eden yirmi dört saatini onunla paylaşmaya karar verir... Ben bu yirmi dört saatten çok ümitliydim. Beklentimi karşılamadı fakat Zweig nasıl her kitabında duyguları bu kadar ince işliyor bilmiyorum duyguları bu dende okuyucuya yansıtabilmesinden dolayı puan kırmaya kıyamadım. Normalde 112 sayfa çok kısa sürede okunabilir fakat ben o kadar kolay okuyamadım özelliklede son 50 sayfayı. Yine de şans vermenizi tavsiye ettiğim bir kitap. Sağlıklı, mutlu, kitaplı günler dilerim...