Şeyh'e göre de ruh ve beden kavramları birbirinden ayn şeyler olmayıp, nitelikle ilgili ayırıma işaret ederler. "Ruh"tan söz edildiğinde ışıklı, diri, bilen, uyanık ve latif olan bir insan mikrokozmos boyut temsil edilir. Öte yan dan, bedenden söz edildiğinde bu özelliklere hemen hemen hiç sahip olmayan bir boyut temsil edilir. Bu yüzden, beden kendi kendine, ruh ile bağlantısı olmadan, tüm amaçlan ve niyetleri açısından karanlık, kesif, cahil, bilinçsiz ve ölüdür. Nefs veya ha yal ise ne ışıklı ne karanlık, ne diri ne ölü, ne latif ne kesif, ne bi linçli ne bilinçsiz olan, ama her zaman bu iki karşıt uçlar arasın da bir yerde bulunan ara bir alana işaret eder. Hayal yoluyla, yük sek ve alçak olan birbirine nüfuz eder, aydınlık ve karanlık birle şir. Hayal, ne yüksektir ne alçak, ne ışıklıdır ne karanlık, ne ruh tur ne de bedendir. lki şey arasında bulunduğu yerle tanımlanır. Her nefs, sıfatların eşsiz bir şekilde karışımını ve tüm ilahi isim lerin zahir olduğu Makamsızlık kemaline doğru yükselme imka nını taşır. Buna karşılık, her nefs çokluk ve karanlığa doğru alça
labilir ve insandan aşağı bir duruma geçer. Buna göre nefs, hayal ile iki-anlamlılık arasında bir berzahtır.
!kinci düzeyde Şeyh, hayali, alemin yan bağımsız bir alanı olarak tanımlar. Dış dünyamızda veya insan mikrokozmosunun bir aynası olan "makrokozmozsta" iki temel yaratılmış alem var dır: Mikrokozmosta ruh ve bedene denk düşen ruhların görün meyen alemi ile bedenlerin görünen alemi. Ruhlar aleminde, ge leneksel sembolizmde ışıktan yaratıldığı söylenen melekler ya şarken, bedenler alemi, görünür parçalarının çamurdan yaratıldı ğı üç krallık tarafından işgal edilir. Bu iki alem arasında, ruh ve bedenin sıfatlarından oluşan diğer alemler vardır ve bu alemlerin tümü "Hayal (Misal) Alemi" olarak bilinir. Örneğin, "cinler" bu aradaki alemlerin bazılarında yaşarlar. Işık ile çamur arasında bir
43
HAYAL ALEMLERi • WILLIAM C CHJTTICK
köprü olan "ateşten" yaratılmışlardır. Ateş ışık gibi aydınlık ol masına rağmen çamur aleminden gelen yakıt olmaksızın yapa maz. Işığa ulaşmaya çalışır ama kökleriyle karanlık alemine bağ lıdır. Bu şekilde, gökyüzüne doğru yükselen ateş olarak çamur dan bağımsız oluşuna işaret eder, ama yanıcı maddesiyle çamura bağlıdır. Şeyh mikrokozmos ile makrokozmos arasına denk dü şen bu makrokozmik Hayal Alemi'nin varlığına bir delil sunar. Şeyh'in terminolojisinde "Hazret" bir gerçekliğin -örneğin haya lin- etkilerini gösterdiği aleme ya da alana işaret eder: "Allah hay vani aleme uykuyu koymuştur, öyle ki herkes Hazreti Hayal'e şa hit olsun ve his alemine benzer başka bir alemin varolduğunu bilsin." (Ill 198.23)
Üçüncü anlamıyla hayal kavramı, bütün alem olan veya Rah man'ın Nefesi olan tüm berzahı gerçekliklerin en büyüğü demek tir. Alem mutlak vücud ile mutlak hiçlik arasında bir yerdedir. Bir bakışa göre alem vücud ile aynı olurken, başka bir bakışa gö re hiçlikle aynıdır. Eğer alemin kendi ayan-ı sabitesi düşünülecek olursa alemin vücudu yoktur. Ancak, alem var olduğuna göre, vücud için bir zahir olma yeridir. Alem ve içindeki her şey O/O Değil'dir. lbn Arabi hayal kelimesine yüklediği bu anlamla ilgili olarak, Kur'an'da Hz. Musa ile sihirbazlar arasında geçenleri an latan ayeti örnek verir: Sihirbazların ipleri ve değnekleri, büyüle ri yüzünden Musa'ya gerçekten yürüyorlarmış gibi geldi. (20:66) Bu yüzden, insanlar da sanki büyülenmiş gibi, alemin Allah'tan bağımsız olarak var olduğunu hayal ederler.
Alem tabiat ile Hakk, vücud ile hiçlik arasında bulunur. Alem ne saf vücuddur ne de salt hiçliktir. Tüm alem bir büyüdür ve bu yüzden alemin Hakk olduğunu hayal edersin, ama alem Hakk de ğildir. Aynı zamanda, alemin halk olduğunu hayal edersin, ama o da değildir. Alem kesinlikle ne halktır ne de Hakk'tır... Ama ke sin olarak bilindi ki halk Hakk'tan bağımsız olsaydı kendi kendi ne var olamazdı ve alem Hakk ile aynı olsaydı, o zaman halk ola mazdı. (IV 151.14)
Hz. Peygamber'in "İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uya nırlar" hadisi Şeyh'in, bu alemin bir hayal olduğu düşüncesini destekleyen geleneksel bir metindir. Bu yüzden Şeyh, Fusüs'un Hz. Yusuf ile ilgili bölümüne bu hadisi aktararak başlar. Burada Şeyh, vücud ile eşya arasındaki ilişkiyi açıklamak için gölge ile ışık ilişkisini anlatır. Gölge alam, hayal ile aynıdır; çünkü gölge, iki yönden, ışık ile eşya yönünden tanımlanır.
Bu takdirde, senin idrakine giren herşey imkan aleminde be liren Hakk'ın vücududur. Hakk'ın hüviyetinin eşyada görünür ol ması bakımından eşya Hakk'ın vücududur. Suretlerinin değişik ve çeşitli olması bakımında,n eşya imkan alemindeki varlıklar dandır... lş benim anlattığım gibi olunca, alem bir hayaldir. Ale min gerçek bir varlığı yoktur. Bu ise hayalin manasıdır. Yani sen, hayalinde zannettin ki alem kendi nefsiyle var olmuştur, Hakk'tan ayn bir varlıktır. Halbuki bu böyle değildir...
Mesele sana anlattığımız gibi olunca, bil ki sen hayalsin; bü tün idrak ettiğin ve "O, Hakk'tan ayndır"veya "O ben değilim" dediğin başka varlıklar da hayaldir. Şu halde hepsi de hayal için de hayaldir. (Fusüs, 103-4)