Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
MESELE TANIDIK; HİKÂYE DOKUNAKLI
(Szabó, Magda; Iza’nın Şarkısı, Fransızcadan çeviren: Hakan Tansel, Yapı Kredi Yayınları, YKY’de 14. baskı, İstanbul, Mayıs 2023, s. 223.) Dünyaca ünlenmiş, onlarca dile çevrilmiş Macar yazar Magda Szabó’dan (1917-2007) hiç haberim yoktu. Eserin başındaki biyografisinden Yavru Ceylan adlı eserinin Türkçeye ilk kez 1972 gibi oldukça erken bir tarihte çevrildiğini öğreniyoruz. 2007’de Kapı, 2008’de Iza’nın Şarkısı, 2009’da Katalin Sokağı çevrilmiş. (Tarihler biraz daha eski de olabilir.) Gelelim yazarla tanışmama vesile olan, bir arkadaşın WhatsApp durumunda görüp merak ettiğim romana… Yazar kahramanları, çevreyi tanıtmadan pat diye giriyor romana: “Haber sabah gelmişti.” (1) Önce bir merak ve ilgi uyandırıyor, sonra kim kimin nesi, ne oluyor yavaş yavaş öğreniyoruz. Yazar geriye dönüşlerle (flashback) kotarıyor bu işi. İyi de yapıyor doğrusu. Roman Toprak, Ateş, Su, Hava adları verilmiş dört bölüme ayrılmış. Her bölümde de sadece numara verilmiş beşer alt bölüm bulunuyor. Bölümlere verilen bu adlarla bölümlerin içeriği arasında bir bağlantı olmalı ama buna kafa yormak istemiyorum şimdi. Önce romanın başlıca kişilerini tanıtıp sonra olay örgüsünü vermeye çalışacağım. Yorumlar da sonda… Vince: Haksız yere mesleğinden uzaklaştırılmış vicdanlı, hayat dolu bir yargıç. Daha sonra itibarı iade ediliyor, kayıpları karşılanıyor. Etelka: Vince’nin karısı. Zor koşullarda büyümüş, doğru düzgün öğrenim görememiş, geleneksel tarzda yaşayıp giden bir kadın. Iza: Vince ve Etelka’nın kızları, tek çocukları. (Abisi olacak kardeşi küçük yaşta ölüyor.) Çalışkan, dürüst, politik bilinç sahibi, idealist ve dominant bir karakter. Doktor. Antal: Küçük yaşta ana babasız kalmış, yardımlarla ve kendi gayretiyle okuyup doktor olmuş köylü çocuğu. Üniversitede tanıştığı Iza’yla severek evlenmiş, fakat daha sonra kendi kararıyla boşanmıştır. Domokos: Iza’nın Budapeşte’ye taşındıktan sonra tanışıp sevgili olduğu yazar. Terez: Iza’nın başkentte ev işlerini gören çalışan. Dekker: Iza ve Antal’in hocası profesör. Anlayışlı, çalışkan, görmüş geçirmiş bir adam. Lidia: Antal’le aynı hastanede çalışan, zamanla ona âşık olan hemşire. Iza babasının ölümünden sonra annesini yalnız başına bırakmak istemez ve her şeyi ayarlayıp onu yanına alır. Bu konuda annesinin rızasını sormaz. Eski evi de taşınacaklarını öğrenince almayı teklif eden Antal’e satar. Yaşlı kadın başlarda sevinir bu işe; bir işe yarayacağını, kızına yardımcı olacağını düşünür. Fakat onu kalabalık başkentte, kutu gibi bir evde hayal ettiği gibi bir hayat beklememektedir. Modern ev düzenine ve ev aletlerine alışamaz, zaten alışma girişimleri kati surette engellenir kızı ve hizmetçi Terez tarafından. Yapacak bir şeyi yoktur. İçine kapanır. (Romanın en dokunaklı kısımları yaşlı kadının bu ruh hâlinin anlatıldığı yerlerdir.) Kendisine acınmasını, hâlinin hatırının âdeta görev duygusundan kaynaklanan bir zorunluluk nedeniyle sorulmasını gururuna yediremez. Kocası Vince’nin yokluğu da onu çok sarsar, yastan çıkamaz. Vince’nin mezar taşının dikilmesi vesilesiyle kasabaya döner. Orada komşu ve tanıdıklarla da görüşecek, geçmişi yâd edecektir. Şehre varınca önceden kararlaştırıldığı gibi eskiden terzilik yapan yaşlı komşusunu ziyaret eder; orada kalacaktır. Fakat bu sırada Antal onun geldiğini öğrenir ve ona kendisinde kalabileceğini söyler. Yaşlı kadın biraz tereddüt etse de öneriyi kabul eder. Sonuçta kalacağı ev onun eski evidir… Kadın bavulunu alıp Antal’e taşınır. Akşam yemeğinden sonra Antal yaşlı kadından bulaşıkları yıkamasını ister, bu işi çok iyi yaptığını söyleyerek onu hoşnut etmeye de çalışır. Sonra onu banyo yapması için bırakıp dışarı çıkar. Iza’nın yanındayken bunları tek başına yapmasına izin verilmeyen yaşlı kadın memnun olur. Banyosunu yapar, eski evini gezer; sökün eden anılar onu zaten çıkamadığı geçmişe iyice çeker… Kendini anılara kaptıran yaşlı kadın hazırlanıp dışarı çıkar. Sanki kararını çoktan vermiştir. Tramvaya biner... İndikten sonra karanlık ve sisli havada, yeni binaların yapıldığı kenar mahalledeki şantiyeye kadar epey yürür. Bekçi bağırmakta, köpekler havlamaktadır… Ve karanlık boşluğa doğru yürümekte olan yaşlı bir kadın düşerek intihar eder. (2) Roman temelde Iza ile annesi arasındaki sorunlu ilişkiyi konu edinir, fakat mesele sadece bu kuşak çatışmasından ibaret değil anladığım kadarıyla. (Nitekim yaşıt sayılan Antal ve Iza evliliklerini yürütememişlerdir.) (3) Romanda modern–geleneksel, taşra–merkez karşıtlıkları da dikkatten kaçmıyor. (4) Sonuç olarak yeni bir yazarla güzel bir romanı vasıtasıyla tanışmış oldum. Okur her ne kadar duygudaşlıkta yaşlı kadına daha çok meyletse de bazı konularda Iza’ya da hak vermiştir, diye düşünüyorum. Tabii acı sonuna rağmen yaşlı kadınla ilgili çok daha “gerçekçi” yani acımasız yorumlar yapanlar da olmuştur. Zamane gençlerinden birinin çıkıp şöyle demesi gayet mümkün: “Moruğa bak! Çağ değişti güzelim, uymalısın düzene! Ne o elektrikten korkmalar falan?” Genç dedim ama iflah olmaz modernistler farklı mı sanki? Bana gelince (kendime getirmesem olmazdı), müstakil ve bahçeli bir evin, odun ateşinde yemek yapmanın, üç beş tavuk ya da tavşan beslemenin hayalini hep sevdim. Hayalini sevdiğim her şeyin gerçeğini seveceğimdense hiçbir zaman emin olamam tabii :). Keyifli okumalar! --- (1) Bu yaygın ve punduna getirildiğinde çok da etkileyici olan taktik, yazarın roman teorisi ve kurmacanın ne menem bir şey olduğu hakkında gayet bilgili ve bilinçli olduğunu düşündürdü bana. Biraz erken ve peşin bir yargı olacak ama karşımdaki kişi romanı naif ve doğal bir sanat (romanın hiçbir zaman böyle bir sanat olmadığı da iddia edilebilir pekâlâ) olarak gören biri değil; romanı bir ürün, romancılığı da bir meslek olarak gören biriydi sanki. Doğrusu bu durum başlı başına bir yazarın kalitesini belirlemeye yetmez. Orhan Pamuk güzel bir örnektir buna. (2) İntihar açıkça dile getirilmez. (3) Boşanmanın nedeni kitabın sonuna kadar söylenmez; okur, yine yazarın bilinçli bir tercihiyle merak içinde bırakılır. Fakat eserin sonunda Antal’in dilinden aktarılan ayrılık sebebi pek de tatmin edici görünmüyor bana. Neymiş, Iza çok bencilmiş, aşırı politizeymiş… (Romanın ideolojik okuması, Soğuk Savaş Dönemi Macaristan’ını anlamak açısından da yararlı olacaktır.) (4) Yazar romanda bu konularda açık bir yönlendirmede bulunmasa da Iza’nın şahsında sosyalizme dokundurmadan edememiş. (Iza’nın, insanı, toplumu duygulardan yoksun mekanik bir varlık gibi gördüğü ima ediliyor.) Sanırım sosyalist gerçekçi edebiyatı savunan rejimle arasının açılmasına da bu tutumu sebep oluyor.
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,416 okunma
·
1 artı 1'leme
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.