Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

TANRILARIN ve ŞEYTANLARIN DÜNYASI
Holotropik şuur halleri, evrenin mitolojik varlıklarla dolu oldu­ ğuna ve çeşitli mutlu ve öfkeli tanrılarla yönetildiğine inanan kültürlerin dünya görüşleri hakkında derin içgörüler kazandım. Bu hallerde tannlann, şeytanların, mitolojik kahramanların, in­ san üstü varlıkların ve ruhsal rehberlerin dünyasını doğrudan deneyimleyebiliriz. Bu deneyimlerdeki imgeler kolektif şu­ urdışından alınabilir ve insanlık tarihindeki herhangi bir kültür­ den mitolojik figürleri ve temaları vurgular. Bu alemin kişisel bazda derinlemesine deneyimlenmesi, endüstri öncesi toplum­ lardaki kozmosa ait imgelerin babl birer inanç ya da ilkel "majik düşünce"nin ürünü olmadığım fark ebnemizi sağlar. Bu deneyimlerin gerçek olduğunun oldukça ikna edici bir kamb da, diğer transpersonel olgularda olduğu gibi, çeşitli arşe­ tipsel varlıklar ve alemler hakkında yeni ve doğru bilgiler kazan­ dırabilmesidir. Bu bilginin doğası, çerçevesi ve niteliği farklı mi­ tolojiler hakkında önceden sahip olduğumuz entelektüel bilgiyi aşar. Böyle gözlemler C. G. Jung'u kolektif şuurdışı fikrine götür­ müştür. Jung'a göre Sigmund Freud'un tanımladığı şuurdışımn yam sıra bizi tüm insanlığın kültürel mirasına bağlayan bir de kolektif şuurdışı vardır. Şimdi holotropik şuur halleriyle ilgili çalışmalanm sırasında gözlemlediğim en ilginç deneyimlerden birini buna örnek ola­ rak anlatacağım. Anlatacağım örnekteki insan kronik depresyon ve patolojik ölüm korkusu (tanatofobi) nedeniyle Prag'da teda­ vi gören Otto'dur. Otto psikedelik seanslannın birinde bir dizi ölüm ve doğum deneyimi yaşadı. Deneyim devam ederken deh­ şet verici bir domuz tannça tarafından korunan korkutucu bir alt dünya vizyonu gördü. Bu evrede aniden geometrik bir şekil çizme ihtiyacı hissetti. Her ne kadar seanslan sırasında hastalarundan genellikle gözleri kapalı uzanmalannı ve deneyimleri içselleştirmelerini is­ tesem de Otto bu evrede gözlerini açb, oturdu ve aceleyle kağıt ve kalem getirmemi istedi. Bir dizi çok karmaşık ve soyut şekil çizdikten sonra büyük bir doyumsuzluk ve ümitsizlikle bu kar­ maşık şekilleri düşünmeden yırbp buruşturdu. Çizimlerinden hiç tatmin olmamışb ve "doğru" yapamadığı için ümitsizliği gitgide arbyordu. Ne yapmaya çalışbğını sorduğumda açıkla­ yamadı. Yalnızca bu geometrik şekilleri çizmeye karşı dayanıl­ maz bir ihtiyaç duyduğunu ve bir şekilde seansının başanyla tamamlanması için bu şekli doğru çizmesinin gerekli olduğuna inandığını söyledi. Bu temanın Otto için önemli olduğu açıkb ve bunu anlaması gerektiğine inanıyordu. O aralar aldığım Freudcu eğitimin hayli etkisi albndaydım ve serbest çağnşım yöntemini kullanarak bu garip davranışın altında yatan şuurdışı nedenleri belirlemek için elimden geleni yapbm. Bu konu üzerinde oldukça zaman har­ cadık, ancak pek başanlı olamadık. Tüm bu olanlar bir şey ifade etmiyordu. Sonunda olay başka alanlara kaydı ve konu üzerinde düşünmeyi bırakbm. Yıllar sonra ABD'ye taşınana kadar olay gizemini korudu. Baltirnore'da kaldığım sıralarda bir arkadaşım araşbrmamın, mitolojiyle olan bağl�bsı açısından, Joseph Campbell'ın ilgisini çekebileceğini söyledi ve onunla bir görüşme ayarlamayı önerdi. Birkaç karşılaşmadan sonra iyi arkadaş olduk ve Campbell hem kişisel hem de profesyonel yaşanbmda daha sonra önemli bir rol oynadı. Joseph birçokları tarafından yirminci yüzyılın ve hatta tüm zamanların en büyük mitoloji uzmanı olarak nitelendirilir. Ger- Kozmos, Şuur ve Ruh çekten de keskin bir zekası vardı ve dünya mitolojileri konusunda canlı bir ansiklopedi gibiydi. Mitoloji araşbnnaları için önemli ol­ duğunu düşündüğü olağandışı şuur hallerine karşı yoğun bir il­ gisi vardı (Campbell 1972). Yıllar içerisinde ilginç tartışmalanrnız oldu. Bu tartışmalar sırasında kendisiyle çalışmalanmda anlam veremediğim anlaşılması zor arşetipsel deneyimlerle ilgili göz­ lemlerimi paylaşbm. Joseph çoğu kez deneyimlerdeki semboliz­ min kültürel kaynağını belirlemekte güçlük çekmiyordu. Bu tartışmaların birinde yukarıdaki olayı anımsadım ve ken­ disiyle paylaşbm. Hiç duraksamadan "Harikulade" dedi Joseph, "Ölümün Kozmik Karanlık Anası, Yeni Gine'deki Malekulanla­ rın Ölümcül Ana Tanrıçası." Malekulanların Ölünün Yolculuğu sırasında bu tanrıçayla karşılaşacaklarına inandıklarını anlata­ rak devam etti. Bu tanrıça belirgin domuz hatları olaD korkunç bir dişi fi.gür formundaydı. Malekulan geleneğine göre alt dün­ yanın girişinde durur ve karmaşık bir kutsal labirenti korurdu. Malekulanların domuz besleme ve kurban etmeyi kapsayan ayrınhlı törenleri vardır. Bu karmaşık törenler annelerine ve ni­ hayetinde de Ölümcül Ana Tannça'ya bağımlılıktan kurtulma­ yı amaçlıyordu. Malekulanlar zamanlarının büyük bir kısmını labirent çizimine ayırırlardı, çünkü bunda ustalaşmak öte aleme başarılı bir yolculuk yapmak için elzemdi. Joseph sözlük gibi bil­ gisiyle araşhrmamda karşılaşhğım bu bulmacanın önemli bir bö­ lümünü çözebildi. Bulmacanın onun bile yarutlayamadığı kısmı ise terapinin o anında hastamın neden o Malekulan tanrıçasıyla karşılaşhğıydı. Ancak patolojik ölüm korkusu olan biri için ölüm sonrası yolculukta ustalaşma işi oldukça anlamlıydı.
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.